Tevessül nedir? Tevessül etmek yanlış mıdır?

Tevessül nedir? Tevessül etmek yanlış mıdır?

Tevessül ün daha iyi anlaşılması için vesilenin ne olduğunu bilmek gerekir. Vesile; yakınlık, başkasına ulaşabilmek için vasıta kılınan şey, şefaat manalarına gelir. Ayrıca vesile, cennette yüksek bir derecenin ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatinin adıdır.

Her insan amacına ulaşmak için çeşitli vesileler arar.

Zaten Allah-u Zülcelal de bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve O’na yaklaşmak için vesile arayın.” (Maide; 35)

Tevessül ise; bir amel vasıtası ile maksada yaklaşma ve ulaşmaya çalışmaktır. Yani Allah-u Zülcelal’e yaklaşmak, hususunda manevi olarak itibar ve derece kazanmak veya bir zararın defedilip menfaat edilmesi ile ihtiyacını gidermek için salih bir amel ya da salih bir zatla Allah-u Zülcelal’e yakınlık sağlamayı istemektir.

Örneğin, herhangi bir arzu ve isteği olan bir kişinin:

“Şu sıkıntımın giderilmesi için veya şu isteğimin gerçekleşmesi için falan zatın hürmetine Senden istiyorum.” diyerek dua edip ihtiyacını Allah-u Zülcelal’e arzetmesidir.

Birçok alim ve müfessir, tevessülü bizzat yakınlaşmak ve yakın olmaya sebep olacak şeyleri aramak şeklinde tefsir etmişlerdir.

Tevessülün temeli şu üç şeye dayanmaktadır:

1-Kendisine tevessül edilen zat: Bu, iyilik ve ihsan sahibi olan Allah-u Zülcelal’dir.

2-Tevessül eden zat: Bu da Allah-u Zülcelal’e yaklaşmayı isteyen yahut bir menfaat elde edip, bir zararın defedilmesi için ihtiyacının giderilmesini isteyen zayıf kuldur.

3-Kendisi ile tevessül olunan zat: Bu da insanın, kendisi ile Allah-u Zülcelal’e yaklaşmaya çalıştığı salih ameller ve salih zatlardır.

Tevessülün, Kur’an-ı Kerimde ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hadis-i şeriflerinde pek çok delili vardır.

Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

“…Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler ve Allah’tan bağışlanmayı dileselerdi, Resul de onların bağışlanması için istiğfarda bulunsaydı Allah’ın tevbeleri kabul ettiğini ve merhametli olduğunu göreceklerdi.” (Nisa; 64)

Bu ayet-i kerimeden anlaşılıyor ki Allah-u Zülcelal insanlara Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i vesile kılarak bağışlanma dilemelerini onun yanına giderek ondan bağışlanmaları için istiğfarda bulunmasını talep etmelerini emretmektedir.

Allah-u Zülcelal: “Resulde onların bağışlanması için istiğfarda bulunsaydı Allah onların tevbelerini kabul ederdi.” buyuru­yor. Onlara Peygamberin yanına gitmelerini emrediyor. Bu günde insanların bu ayet-i kerimenin hükmüne uyarak ve Allah-u Zülcelal’im emrini dinleyerek Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in varisleri olan alim ve salih kimselerden Allah’ın rahmetini kazanmak, bağışlanmak için dua istemeleri, Kur’ana ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine uygunluğu nasıl tartışılabilir?

Bu hareket bazı insanların dediği gibi yanlış değil tam tersine Allah-u Zülcelal’in emrine uymaktır.

Fakat maalesef günümüzde bir takım kimseler tevessül hakkında çok ağır konuşmakta, tevessül yapan mü’min kardeşleri­mizi -neuzübillah- küfürle itham edecek kadar ileri gitmektedirler.

Tevessül eğer küfür ise, -haşa- bu söz tâ Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e kadar gitmektedir. Çünkü, hem Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile, hem de kendisinden önceki peygamberler ile tevessül yapılmıştır ve kendisi de yapmıştır.

Nitekim Enes bin Malik radıyallahu anh’dan şöyle rivayet edilmiştir:

“Hz. Ali radıyallahu anh’ın annesi Fatıma binti Esed vefat ettiği zaman, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun kabrini kazmış ve mübarek elleriyle toprağını çıkardıktan sonra, yanı üzerine kabre yatarak şöyle dua etmiştir:

“Allah öyle bir Allah ‘tır ki diriltir ve öldürür. O Allah diridir, ölmez. Peygamberinin ve benden önceki peygamberlerinin hakkı için, Fatıma binti Esed’i affet, ona kelime-i tevhidi telkin et ve kabir rahatlığı ver. Çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin.”

Dört defa tekbir getirdikten sonra Hz. Abbas ve Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhüma onu lahde yerleştirdiler. (Taberani, Heysemi; Mec-mau’z-Zevaid; 9/257)

Allah-u Zülcelal, insanı şerefli olarak yaratmış ve bütün mahlukattan üstün tutmuştur. Onun için insanlarla, dolayısı ile peygamberlerle, alim ve salih kimselerle Allah-u Zülcelal’e tevessül yapılması, aklın en kolay kabul edebileceği bir iş olmasına rağmen, en çok bu zatlarla tevessül yapılmasına karşı çıkılıyor.

Halbuki faili hakiki Allah-u Zülcelal’i bilerek peygamberler ve alim ve salih kimselerle yapılan tevessül, Allah-u Zülcelal’in teşvik ettiği salih amellerin içine girmektedir. Çünkü başta Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzere, Allah-u Zülcelal’in dostluğunu kazanmış olan bütün salihleri sevmek, onlara benzemeye çalışmak, bereketlerinden istifade etmek salih bir ameldir.

Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi K.S

Hanefi ve Şafi Mezhebine Göre Asrımız Meselelerine Fetvalar

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN