1- Allahın kulu “Aliyyul Öşi”, akaid ilmi hakkında yazmış olduğu inciler gibi manzum eseri olan “Emali”nin başında şöyle diyor:

2-   Mahlukatın   ilahı   olan   Mevlamız,   kadimdir   (ezelidir), kamil sıfatlarla sıfatlanmıştır. (O varken hiçbir şey yoktu.)

3- O diridir, her şeyi tedbir edendir (gereği gibi deveran ettirendir). O Haktır. Her işi takdir eden, celal (azamet) sahibidir.

4-  Hayrı ve çirkin olan şerri irade eder. Fakat kötü işlerden razı değildir.(İrade etmekle, razı olmak arasında fark vardır. Allah, kullarını imtihan için hayır ve şerri, iman ve küfrü yaratmış ve böyle bir imtihan murad etmiştir. İradesine göre her şey meydana gelmektedir. Fakat şerlerden ve küfürden razı değildir.)

5-  Allahın sıfatları, zatının aynısı değildir. Zattından başka olan, ayrılıp giden yabancılar da değildir. (Allahın zatı ile sıfatları birbirinden ayrı şeyler olmakla birlikte, birbirinden ayrılan ve uzak olan şeyler değillerdir. Ezeli ve ebedidirler.)

6- Allahın zatı sıfatları ve fiili sıfatlarının tamamı kadimdir, zattan ayrılmaktan, yok olmaktan korunmuştur. (Sıfatları Allahtan ayrılsa, bu takdirde noksanlık olmuş olur. Allahu

Teala bütün noksanlıklardan münezzehtir.)

7- Allahu Teala’yı, “şey” diye isimlendiririz fakat şu eşya gibi değildir. Zat diye de isimlendiririz. Öyle zat ki altı yönden halidir. (Üst, alt, ön, arka, sağ, sol, bu yönlerde bulunmaktan münezzehtir.

Allahu Teala, Kur’anında kendi hakkında ‘şey’ tabirini kullanmaktadır.)

8-  Alin en hayırlısı olan, basiret ehli olan (ehli sünnet) alimlerine göre isim müsemmanın gayrisi değildir. (Zeyd, ismi söylenince akla o ismin sahibi gelmektedir. Bazıları derki isim ile müsemması aynıdır.

Mesela kişi ‘Ayşe’yi boşadım’ dese, o isimdeki hanımı boş olur.)

9- Rabbim, cevher ve cisim değildir. Şumül sahibi olan bütün ve kısım da değildir. (Bütün olan şey parçalara bölünür, parçalar birleştirilip bütünü meydana getirir. Allahu Teala böyle özellikte olsa o bütünü meydana getiren şeylere muhtaç olurdu ki, ilah olan böyle durumlardan münezzehtir. Cisimler, cevherlerden meydana gelir. Cevher asıl madde olup artık bölünemeyen cüzdür. Bunlar maddenin vasıfları   olup hepsini   yaratan Allahu Teala   bunlara benzemekten münezzehtir.)

10-  Ey dayı oğlu! Zihinlerde bölünme vasfı olmayan cüz sabittir. (Dayı oğlundan kasıt ehli sünnet olandır. Bölünmekte son noktaya ulaşan cüze, Cüz’ün la yetecezzâ denir. Bölünmekte son noktaya ulaşan bu cüzü, aklen isbat etmekle kâinatın yaratılışının nasıl olduğunu anlamamız biraz mümkün olur.O cüzleri birleştirmeye kadir olan Allahu Teala, onları bir birinden ayırmaya da kadirdir.)

11-  Kur’an mahlûk değildir. Söz bakımından Rabbin kelamı, yüce oldu. (Kuran Allahın kelam sıfatının zuhurudur, Eldeki mushafı şerif bu kelama delalet eder. Onu inkar, Allahu Teala’nın kelam sıfatını inkar olup küfürdür. Allahın zatında olan kelamı kadim, ezeli ve ebedidir.

Mahlûkatın kelamına benzemez. Ona mahluk denmez. Eldeki Mushâflar ise mahluktur.)

12-  Arşın Rabbi, arşın fevkindedir. Fakat yerleşmek ve bitişmek vasfı olmaksızın. (Arş ve diğer mahlukat yok iken de Allah var idi. Sonradan arşı yaratmakla Allah’ta bir ihtiyaç veya yeni bir kemalat ortaya çıkmış değildir. İnsan vasfı olan oturmak ve yerleşmek gibi

şeylerden de münezzehtir.)

13-  Rahman Teala’yı hiçbir şekilde (mahlukatına) benzetmek doğru olmadı. Sen ehli sünneti bundan koru. (Teşbihe hükmedenler bid’at ve küfür mezhebleridir. Allahu Teala’yı mahlukata benzetirler, veya sıfatlarını mahlukat sıfatlarına benzetirler.)

14- Deyyan (Yardım edici) olan Allah üzerine, hiçbir şekilde zaman, haller, vakitler geçmez.

(Zaman, vakit ve haller kulların vasfıdır. Allah bunlardan münezzehtir.)

15-  İlahım, hanımdan, kız ve erkek evlat sahibi olmaktan münezzehtir. (Allahu Teala’ya iftira atan ehli kitap ve mecusileri red etmektedir.)

16-  Aynı şekilde, herbir yardım edici ve nusret sahibinden münezzehtir. Celal ve yücelikler sahibi olan Rabbim tek oldu. (Kimsenin yardımına, desteğine ihtiyacı yoktur, herkes onun yardımına muhtaçtır. Bütün hususlarda Rabbimiz tektir.)

17- Kahrederek bütün mahlukatı öldürür. Sonra onları amellerine muvafık olarak cezalandırmak için diriltir. (Herkes amelinin karşılığını bulur, kimse başkasının cezasını çekmez.)

18-  İyilik ehli için cennetler ve nimetler vardır; kâfirler için azabı idrak vardır. (Gidilecek iki yer var. Cennet   iyiler için, cehennem kötüler ve kafirler içindir.)

19- Cennet ve cehennem, kendilerinde bulunanlarla birlikte yok olmazlar (devamlıdırlar) ve içlerindekiler başka yere intikal etmez.

(Cennete giren ebedi nimetler ile yaşar. Cehenneme giren kâfir de ebedi azab ile yanar. Azabları hafifletilmez ve ordan asla çıkamazlar. Günahkâr müslümanlar cehenneme girince günahı kadar yanarak ordan çıkar ve asıl vatanı olan ebedi cennete girer.)

20-Müminler, keyfiyet bilinmeksizin, idrak ve misalden bir nevi olmadan Allahı görürler. (Allahu teala cennette olan mü’minlere kendini gösterecektir. Bu görmek işi bildiğimiz bir şekilde değildir. Ahiret ölçülerine göre olacaktır. İnkâr edenler bundan mahrum olacaklardır.)

21- Allahı gördükleri vakitte, bütün nimetleri unuturlar. Ey Mutezile ehlinin hasreti nerdesin gel. (Mutezile mezhebi ahırette Alluhu Teala’nın görülmeyeceğini iddia etmektedirler. Bu yanlışlarının neticesinde çok büyük bir pişmanlık çekeceklerdir. Bu mesele, ayetler

ve meşhur hadisi şeriflerle sabittir.)

22-   Uygun olan hiçbir fiili yaratmak, hidayet edici, pak olan, yücelikler sahibi Allah üzerine vacib değildir. (Hiçbir şey Allah üzerine vacib değildir. Kulların ihtiyaçlarını vermesi, O’nun ikram ve ihsanındandır. Mecbur olduğu için değil.)

23- Resulleri ve çeşitli nimetlerle ihsan edilen kıymetli meleklerin (varlığını) tasdik farzdır, lazımdır. (Melekler, Allahın itaatkar kullarıdır. Hiç asi olmazlar, emredileni yaparlar. Erkeklik ve dişilikten münezzehtirler.)

24- Peygamberlerin sonuncusu, sadr-ı mualla,   Haşim oğullarına mensub, cemal sahibi nebidir. (Muhammed Sallallahu aleyhi ve selem Haşimoğullanndandır. Peygamberlerin en faziletlisi ve kıymetlisidir. )

25- (Muhammed s.a.v.) ihtilafsız peygamberlerin imamı, kargaşasız safilerin tacıdır. (Miraç gecesi peygamberlerin ruhlarına namaz kıldırmıştır.)

26- (Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem) in şeriatı, bütün vakitlerde, kıyamet gününe kadar ve (ahırete) intikal edene kadar bakidir. (İslam son dindir ve hükmü kıyamete kadar devamlıdır. Hükümleri değiştirilemez.)

27- Miraç meselesi sabit ve doğrudur. Bunun hakkında çok sağlam kesin haberler vardır. (îsra olayı ayetle sabittir. Miraç olayı meşhur hadislerle sabittir. Sidre-i müntehadan sonrası tek kişinin haberi ile sabittir.)

28- Muhakkak peygamberler kasden günah işlemekten ve (peygamberlikten) azledilmekten emin olucudurlar (korunmuşlardır.) (Bilerek veya bilmeyerek günah işlemezler. Sadece zelle denilen hafif sallantılar vaki’ olmuştur ve hemen Allahu Teala tarafından ikaz edilmişlerdir.)

29-Asla hiçbir kadın, köle ve kötü fiil işleyen şahıslar peygamber olmadı. (Peygamberlik temiz ve dürüst bir geçmişi gerektirmektedir. İnsanların nefret etmemesi için geçmişi temiz ve asil olmalıdır.)

30- Zülkarneyn aleyhisselam, peygamber olarak bilinmedi. Lokman aleyhisselam da aynı şekildedir. Bu hususta, mücadele etmekten sakın. (Bu ikisi ve Üzeyir aleyhisselamın Peygamberliği hakkında ihtilaf olunmuştur. Veli oldukları söylenir.)

31-  İsa (Aleyhisselam) yakında inecek, sonra şaki ve fesatçı olan Deccal’i öldürecektir. (Bu meseleyi şimdi inkar edenler 20- 25 sene evvelki kitaplarında İsa’nın geleceğini haber veren hadisi şerifleri yazmışlardı. Şimdi ne oldu ki bu hususu inkara kalktılar. Bunların işi

Deccale yardımdan başka bir şey değildir.)

32- Velilerin kerametleri dünya hayatında olduğu halde onlar için oluş vardır. O veliler bahşiş ehlidirler. (Veli, Allahu Teala’ya ibadetlerle yakınlık elde eden has kullardır. Bu yakınlıktan dolayı bazı özel ikramlara mazhar olmuşlardır. Onlarda bazı harika hallerin ortaya çıkması peygamberinin mucizesinden gelmektedir.)

33-  Asırlarca asla hiçbir veli, derece bakımından hiçbir nebi ve resulden üstün olmadı. (Veli, ne kadar üstün olsa da hiçbir zaman peygamberliğe ulaşamaz.)

34- Ebu Bekr Sıddık’ın, ashabın tamamı üzerine başkasına ihtimali olmaksızın aşikare üstünlüğü vardır. (Peygamberlerden sonra en faziletli kişi Ebu Bekir (Radıyellahu anhu) dir. Vaktindeki ashabtan üstün olmasında da ihtilaf yoktur.)

35- Ömerul Faruk (Radıyellahu anhu) için, Hz. Osman Zünnureyn üzerine tercih ve üstünlük vardır.

36-  Zünnureyn Osman’ın (Radıyellahu anhu), savaş safında tekrar tekrar düşmana karşı koyan Hz. Ali (Radıyellahu anhu) den hayırlı olması hak oldu.

37- Bu sıralamadan sonra Kerrar (Radıyellahu anhu) (Hazretİ Ali’nin diğer ashab üzerine üstünlüğü vardır. Diğer görüşlere aldırma.

(Dört halifenin fazileti, halifelik sıralarına göredir. Daha sonra cennetle müjdelenenler gelir. Bedir ehli., Uhud ehli, Rıdvan Biatında bulunanlar ve Mekke’nin fethinden evvel müslüman olanlar gelir.)

38-    Aişe-i   Sıddıka   (Radıyellahu   anhâ)   için   bazı   özelliklerde, Fatımatüz Zehra (Radıyellahu anhâ) üzerine üstünlük vardır, böyle bil. (Hazreti Aişe validemiz fıkıhta üslün idi. Fatıma Validemiz ise takva ve dünyadan kesilmekle daha üstün idi. Ona Betül denmesi bundandır.)

39-  Yezid’e ölümünden sonra Rafizilerden fesadda ileri gidici olduğu halde çok konuşundan başkası lanet etmedi.

(Yezid, Hazreti Muaviye’nin (Radıyellahu anhu) oğlu olup ondan sonra halife olmuştur. Fakat Hazreti Hüseyin’in şehid olmasına sebeb olduğu için bedbahttır. Fakat son nefesteki durumunu bilemediğimiz için hakkında lanet okunmasına müsaade edilmemiştir.)

40- Mukallidin imanına itibar edilir, bu, kılıç gibi keskin delillerle sabittir. (Mukallid, delillere bakmadan etrafından görmekle iman ve amelleri işleyendir. Bunun durumu sağlam olmasa da yine cenneti kazanmakta son nefesteki durumuna itibar edilir.)

41-  Akıl sahibi için, yerleri gökleri yaratanı bilmemek özür sayılmaz. (Akıl salim olunca delillere bakarak kainatın yaratıcısını bulmalıdır. Fakat peygamber veya hoca ulaşmayan dağda yaşamış kimselerin toprak olacağı ve cehennem ile cezalanmayacağı söylenmiştir.)

42- (Kâfirlerin) Ümitsizlik halindeki imanı, (emirlere) yapışmayı yitirdiği için makbul değildir. (Teklif edildiği zaman kabullenmeli idi. Üzerinden teklif düşünce artık ahıret kapısı açılmıştır. İş işten geçmiştir.)

43- Hayırlı fiiller farz olarak imana eklenip hesab edilmedi. (Yani: İbadetler imanın hakikatına dahil değildir. İmanın kuvvetini, parlaklığını artırır. Hiç amel işlemese ve imanını muhafaza ederse, sonunda cennete girecektir.)

44-  Zina etmek veya adam Öldürmek ve mal çalmak sebebiyle, (müminin) kâfir olduğuna ve dinden döndüğüne hükmolunmadı. (Günahlar insanı dinden çıkartmaz. Onları helal görürse, hafife alırsa veya alay ederse kafir olur.)

45-  Kim bir müddet sonra dinden dönmeye kasd etse ( o anda) hak dinden hemen çıkar. (îman, süreklilik ifade eder. Kesinti kabul etmez.)

46- Küfür sözünü inanmadan isteyerek söylemek, hak dini gafletle reddedip terk etmektir.

(Zorlama yok iken küfür kelimesini söylemekte kişi mazur değildir.)

47- Sarhoşluk halinde hezeyanları ve düşünmeden rastgele konuştuğu boş sözler sebebiyle, küfrüne hükmolunmadı.

(Sarhoş olan ne söylediğinden haberi yoktur. Kalbinde tasdik durmaktadır. Fakat hanımını boşasa, boş olmuş olur, zira orda mazur değildir.)

48- Ma’dum olan, Allah indinde görülür bir şey değildir. Bunu, mübarek hilal gibi açık olan deliller bulunduğu için söyledim.

(Allanın ilmi, kudreti, görmesi ve diğer sıfatları yok olanla alakalanmaz. O şeyi var edince sıfatları ona tealluk eder. Yok olan şeyi yok olarak bilmesi ile var iken bilmesi arasında ilminde bir değişiklik yoktur.)

49-   Mükevven, tekvinle beraber aynı şey gibi değildir, başka şeylerdir. Bu sözü al, gözüne sürme yap.

(Bu söz ile gözün nurlansın. Çünkü yaratmak sıfatı tekvin, yaratılanlar mükevvendir. Bu ikisi arasındaki fark aşikaredir.)

50-  Muhakkak haram, helal gibi rızıktır. Bu sözümü bu’z eden (Mutezile) çirkin görse de.

(Rızık, kulun İstifade ettiği, gıdalandığı şeydir. Bu haram veya helalden de olabilir. Hırsızlık yapan ne ile rızıklanır?)

51-  Kabirde herbir şahıs, Rabbimin birliğinden sual ile imtihan olunacaktır. (Kabirde sorgulama vardır. Rabbin kim? Peygamberin kim? Kimin zürriyyetindensin? Kimin milletindensin? Kıblen neresi?

Kardeşlerin kimlerdir? Gibi sualler sorulur.)

52- Kafir ve fasıklar için, kötü işlerinden dolayı kabir azabı hükmo-lunur. (Kabir azabı bütün kafirler için sabittir. Fasık müslümanlar için

de azab edilmek caizdir. Affı da caizdir.)

53- insanların cennete girmesi, Rahmanın fazlındandır. Ey “Emali” ehli. (Cennete giren yaptığı ameller karşılığında hak ettiği için girmez, belki Allahın ikramı ile girer. Fakat cennete girmek için mutlaka iman ve amel şarttır.)

54- (Kabirlerden) Diriltildikten sonra, insanların hesaba çekilmesi haktır. Sorumluluktan sakının. (Hesaba çekilmek, ayetlerle sabittir. )

55- Amel defterleri, bazısına sağdan bazısına da arka taraftan ve soldan verilir. (Mü’minlere defterleri sağ taraftarında verilir. Günahkârlara sol taraftan verilir. Kâfirlere ise göğsü yarılıp eli sokularak sırt tarafından defteri şiddetli acı ile verilir.)

56- Amellerin tartılması ve sırat köprüsü üzerinden geçmek şüphesiz gerçektir. (Sırat köprüsü bin sene iniş, bin sene çıkış, bin sene düz olup kıldan ince ve kılıçtan keskindir. Günahkârlar ve kâfirler aşağıdaki cehenneme düşerler. Mü’minler yıldırım gibi geçerler.)

57-   İyilerin, büyük günah işleyenler için şefaat etmesi umulur. Günahları dağlar gibi olsa da.   (Allahın rahmeti daha büyüktür. Allanın izniyle evvela Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) şefaat edecektir. Sonra diğer Salihler, şehitler, hafızlar, alimler şefaat ederler.)

58-  Duaların (belayı def etmekte) açık bir tesiri vardır. Hâlbuki bunu dalalet eshabı yok saydı.

(Mutezile gibi bid’at sahibleri ölüye fayda verilmesini veya ölüden fayda (feyiz) alınmasını inkar ederler. Halbuki bütün ümmet kabri şerifinde bulunan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ‘a varıp ondan şefaat talep etmekte ve ona selam vermektedirler. O’da selamlarını

almaktadır. Salâvatlar O’na altın tabaklarda getirilmektedir.)

59- Dünyamız sonradan olmuştur, heyulanın oluşu yoktur. Bu sözümü sevinçle dinle. (Bütün kâinat sonradan yaratıldı ve yok olacaktır. Heyula denen ana maddenin kadim olması felsefesi, batıl bir küfürdür.)

60- Cennet ve cehennem için oluş vardır, onların üzerinden mazide birçok haller geçti. (Cennet ve cehennem yaratılmışlardır ve yok olmazlar. Bazı peygamberler cennete gimiş. ordaki bazı hallerden haberdar olmuşlardır.)

61- İman sahibi günahlarının, kötülükleri sebebiyle alevlerin içinde yerleştiği halde ebedi kalmaz. (Günahı kadar yanar ve cennete girer. Kâfirler ise ebedi yanarlar ve derileri yenilenerek azabları artırılır.)

62-Tevhid ilmi için, helal sihir gibi acaib şekli olan nazmı, elbise gibi giydirdim. (Onu, çok güzel bir şekilde süsledim. Bezedim. Sihir haramdır ve yapan kafir olur. Burdaki, süslemek manasındadır.)

63- Bu (beyitler), kalbi müjde (edilen gibi) teselli eder, ferahlandırır. Tatlı su gibi ruhu diriltir.

(Bunlar imanı kalbe işleten fasih sözlerdir. Okuyan ferahlanır.)

64- Bu kitaba, ezber ve itikad bakımından daldırın (sarılın) ki bahşişlerin en güzel sınıflarına ulaşırsınız.

65- Tezarru ve yakarma halinizde, hayır dualar ile bu kula yardım edin. (Bana da dua edin)

66-  Umulur ki Allah Teala, fazl-ı keremiyle onu affeder ve ahırette saadetle onu rızıklandırır. (Ümit ve korku arasında olunuz)

67- Ben bütün gücümle, hayatım boyunca bana bir gün hayırla dua eden için dua ediyorum.

(Siz de bana bir kere olsun dua edin. Allahu Teala onu ve diğer meşayıhımız ile ulemamızı rahmetine gark eylesin. Âmin.)