Tasavvuf Her İnsan İçin Lüzumlu mudur?

Tasavvuf her insan için lüzumlu mudur?

Bilindiği gibi, Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiyleri zahiri ve manevi olmak üzere iki kısımdır. Bu yüzden insan da Allah-u Zülcelal’e karşı hem zahiri, hem de manevi olarak sorumludur.

Zahiri sorumluluklar, vücudun dış azaları ile yerine getirilmesi gerekli olan namaz, oruç, zekat, hırsızlık yapmamak, içki içmemek gibi sorumluluklardır.

Kalbin temizlenmesine yönelik olan batini emir ve nehiyler ise, zahiri olan sorumluluklara göre daha önemlidir. Çünkü insanın manevi durumu, zahiri amellerinin de temelidir. Allah-u Zülcelal’e karşı samimi olabilmek ve ihlaslı bir şekilde ibadet yapabilmek kalbin ıslah olmasına bağlıdır.

Bazı kimseler tasavvufun gerekli olmadığını iddia ediyorlar. Oysa bu iddiaları onların islam dininin üzerinde ne kadar yabancı ve cahil olduklarını meydana çıkarıyor.

Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:

“De ki: Ancak bizim Rabbimiz zahiri ve batini olan kötü davranışları ve her türlü günahı ve yapılan tecavüzü haram kılmıştır.” (Araf; 33)

Diğer bir ayet-i kerimede ise şöyle buyrulmuştur:

“…Zahiri ve batini kötülüklere yaklaşmayın.” (En’am; 151)

Görüldüğü gibi, Allah-u Zülcelal hem zahiri hem de batini kötülüklerden uzak durmamızı emretmiştir.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“…İnsanın vücudunda bir et parçası vardır. Eğer o ıslah olursa, bütün vücut ıslah olur. Eğer o fesada uğrarsa, bütün vücut fesada uğrar. Dikkat edin o da kalptir.” (Müslim)

İmam Şarani ‘Sefaü’l Kulub’ adlı kitabında şöyle demiştir:

“Zahiri emir ve nehiyler ekmek gibidir. Manevi olan emir ve nehiyler ise o ekmeğin yanındaki katık gibidir. Bu ikisi bir arada bulunursa, insan yaptığı ibadet ve taatinden lezzet alır. Bu tecrübe edilmiştir. Kalbinde şüphe bulunanlar bunu tecrübe etmeden anlayamazlar.”

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyur­muştur:

“Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim ” (İmam Malik)

Peki güzel ahlak ona uymak değil midir? Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayeti kerimede şöyle buyurmuştur:

“Resulüm size neyi verdiyse (ve emrettiyse) onu alıp yapın, neden nehyetti ise ondan da sakının.” (Haşr; 7)

Diğer bir ayet-i kerimede ise şöyle buyrulmuştur:

“De ki; Eğer Allah ‘ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.” (Âl-iİmran; 31)

Bir kişi, arif zatlardan birisine mektup yazmış ve demiş ki:

“Siz bu maneviyatı nereden çıkarıyorsunuz? İnsan Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerini zahiri olarak yerine getirirse evliya olur.” O arif zat, o kişinin mektubuna şöyle cevap vermiş:

“Bir kişi, mescitte namaz kıldığı zaman, bu haliyle diğer insanların yanında evliya gibidir. Çünkü Allah-u Zülcelal’in emrini yerine getirmektedir. Ama o kişinin kalbinde:

“Ben namaz kılayım da diğer insanlar beni görsünler” diye bir niyet bulunduğu zaman bu da riyadır ve bu haliyle Allah-u Zülcelal’in yanında ibadetinin hiçbir kıymeti kalmaz. Çünkü riya küçük şirktir.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Sizin müptela olmanızdan korktuğum şeylerin en büyüğü küçük şirktir.”buyurunca, sahabe-i kiramlar:

“Ya Resulallah! Küçük şirk nedir?” diye sormuşlar. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:

“Riyadır (gösteriş).” buyurmuştur. (Beyhâki, Ahmed bin Hanbel)

Allah-u Zülcelal kıyamet gününde kullarına yaptıkları amellerine göre mükafat verirken riyakarlara şöyle buyuracak:

“Dünyada riyakarlık yaptığınız kimselere gidin, bakın. Onların yanında mükafat bulabilecek misiniz? ” (Ahmet bin Hanbel)

Onun için insan:

“Ben namaz kılayım insanlar namaz kıldığımı görsünler! ” diye niyet ederek bir milyon rekat namaz kılsa da, bu namaz Allah rızası için olmadığından dolayı sahibine bir menfaat sağlamaz.”

Onun için insan Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerini ne kadar yaparsa yapsın maneviyat olmadan evliya olamaz. Arif zatın bu cevabını alan kişi derhal onun ziyaretine gitmiş ve tasavvuf yoluna girmiştir.

İmam Hadimi şöyle demiştir:

“Tasavvuf yolu nasıl inkar edilir? Çünkü bu yol evliyaullahın yoludur. İnsanın kemale ulaşması, ancak zahir ve batını birleştirmesi ile mümkündür.”

Buna bakarak, eğer insan zahir veya batından birisini terkederse, kanadının biri kırılmış kuşlar gibi olur. Kuş da bir kanatla uçamaz.

Abdülhalik Gücdevani de şöyle demiştir:

“Evliyaullah’a ve onların yoluna düşmanlık etmekten kaçının. Çünkü onların yoluna düşmanlık edenler ebedi iflah olmazlar.”

Bizden önceki insanlar, islam dinini çok iyi anladıkları ve yaşadıkları için diğer insanlara da menfaatli oluyorlardı. Hakikaten de tasavvufun aslı, Kur’an ve sünnet yolunda yürümek, bizden önceki büyüklerin çizmiş olduğu yoldan ayrılmamak ve bid’atleri, nefsin boş arzularını terk etmek olduğu için Allah-u Zülcelal’in rızasını kazanmak isteyen ve ahiretinin üzerinde meraklı olan bütün müslüman kardeşlerimiz için çok lüzumlu olan bir yoldur.

İşte bu ayet-i kerimelerden, hadis-i şeriflerden ve âlimlerin sözlerinden anlaşıldığı gibi, tasavvuf; Allah-u Zülcelal’in ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. Peki böyle bir yola girmemekle ve üstüne üstlük bir de kötülemekle insan kendisine yazık etmiş olmaz mı?

Kıyamet günü öyle dehşetli bir gündür ki, insanın o gün kendisini kurtarması çok zordur. O gün selamet bulmak için, dünyada iken sâlih amel yapmak lazımdır. Salih amel yapabilmenin yolu da kalbi manevi olarak temizlemektir.

Tasavvuf yolunun büyükleri bu yüzden kalbin üzerinde çok fazla durmaktadırlar. Onun için insan tasavvuf yoluna girdiği zaman, Allah-u Zülcelal’e doğru manevi olarak ilerlemeye başlar. Çünkü Allah-u Zülcelal kullarının kalblerini düzeltip, ıslah olmuş samimi bir kalble huzuruna gelmelerini istemektedir.

Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

“O gün ne mal, ne de oğullar fayda verir. Ancak Allah’a selim bir kalple gelen (fayda görür) ” (Şuara; 88-89)

Selim bir kalbe kavuşmanın yolu da, bütün amacı kalbin ıslah olmasını sağlamak olan tasavvufa girmektir.

Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılmaktadır ki, tasavvuf yolu insan için çok menfaatli ve lazım olan bir yoldur. Bir insan ne kadar akıllı dahi olsa kendisini yetiştirebilmesi için nasıl okula ve öğretmene ihtiyacı varsa, Allah-u Zülcelal’in yolunda ilerlemek isteyenlerinde şüphesiz tasavvuf yoluna ihtiyaçları vardır.

Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi K.S

Hanefi ve Şafi Mezhebine Göre Asrımız Meselelerine Fetvalar

Tasavvuf her insan için lüzumlu mudur?

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN