EMR-İ BİL MARUF VE NEHY-İ ANİL MÜNKER

Enes Bin Malik’den rivayet edildiğine göre Peygamber’imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

“Benîm üzerime bir kere selât-ü selâm getirenin nefsinden ulu Allah (C.C) beyaz bir bulut yaratır.

Allah (C.C) buluta rahmet denizinden su yüklenmesini emreder, o da yüklenir. Sonra Allah (C.C) buluta yağmasını emreder, o da yağar. Yere düşen her damladan Allah (C.C) altın, dağlara düşen her damladan gümüş yaratır. Kâfirin üzerine düşen her damladan da Allah (C.C) onlara iman nasip eder.

“Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

“Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış, en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder ve kötülükten alıkorsunuz. Allah’a da inanırsınız.” (Al-i İmran – 110) Kelbi (rehimehullahu) der ki: bu âyet-i kerime bu ümmetin diğer ümmetlere karşı üstünlük durumunu açıklamaktadır. Bu âyet-i celile gösterir ki, bu İslam ümmeti kayıtsız şartsız bütün ümmetlerin en hayırlısıdır.

Bu üstünlük ilk Müslüman halkası ile son Müslüman halkası arasında, diğer ümmetler karşısında ortaktır ama halkalar arasında ayrı derece farkı vardır.

Nitekim sahabelerin ümmetin geri kalanından üstün olduğu hakkında hadisler vardır. Ayeti kerimede geçen «insanlar «için çıkarılmış» ifadesi insanların iyilik ve yararı için bütün yüz yıllarda meydana getirilmiş, temayüz edip tanınmış demektir. Yine âyet-i kerimedeki «iyiliği emreder, kötülükten alıkor ve Allah’a inanırsınız» ifadesi, yeni cümledir.

Bu cümle ümmetin üstünlük sebeplerini açıklamaktadır. Bu ifadeler, ayni zamanda bu ümmetin belirtilen sıfatları taşıdığı müddetçe ve gösterilen yolda ilerlediği sürece ancak diğer ümmetlerden üstün olacağını, buna göre iyiliği emrederek kötülükten alıkoyma meziyetini yitirdikleri zaman üstünlüklerini de kaybedeceklerini açıklamaktadır.

Demek ki bu ümmetin mensupları, iyiliği emrederek kötülükten alıkoydukları ve Müslüman olsunlar diye kâfirler ile savaştıkları için Allah (C.C) onları insanlara yararlılıkta en üstün kılmıştır. “İnsanların en hayırlıları, insanlara yararlı olanlar, buna karşılık insanların en kötüleri onlara zararı dokunanlardır.” Âyet-i kerimedeki «Allah (C.C)’a inanmış» ifadesi. Allah (C.C)’in birliğini tasdik edersiniz, bu inançta sebat edersiniz ve Hz. Muhammed (S.A.V)’in Allah (C.C)’in elçisi olduğunu kabul edersiniz demektir.

Çünkü Hz. Muhammed (S.A.V)’in elçiliğini inkâr edenler. Allah (C.C)’a iman etmiş sayılmaz. Zira böyleleri Peygamberimizin (S.A.S.) Allah (C.C) katından getirdiği mucize âyetleri kendi uydurması zannederler.

Peygamberimizin (S.A.S.) buyuruyor ki:

“İçimizden biri bir eğrilik gördüğü zaman onu eli ile değiştirsin, eğer gücü yetmiyorsa dili ile değiştirsin, buna da gücü yetmiyorsa kalbi ile değiştirsin ki, bu imanın en zayıf şekilde tezahürüdür.” Bazı âlimler bu hadis ile ilgili olarak derler ki: elle değiştirmek idarecilerin, sözle değiştirmek âlimlerin ve kalple değiştirmek de bütün Müslümanların görevidir.

Fakat bir kısım âlimler de eğriliği değiştirebilmek herkesin eğriliği değiştirmekle yükümlü olduğunu ileri sürerek ilk görüşteki vazife bölümüne karşı çıkarlar.

Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

“İyilik ve takvada birbirinizi destekleyiniz, kötülük ve azgınlıkta değil» (Maide – 2). «İyilikte yardımlaşmak» iyilik işlemeyi teşvik etmek, ona vardıran yararlı yolları açmak, kötülük ve azgınlık yollarını mümkün olduğu kadar kapatmakla olur.

Peygamberimiz (S.A.S.) diğer bir hadiste buyuruyor ki:

“Kim bir bid’at sahibini önlerse Allah (C.C) onun kalbini güven ve iman ile doldurur. Kim bir bid’at sahibine karşı çıkarsa Allah (C.C) onu en korkulu günde (Kıyamet gününde) emniyete çıkarır.

İyiliği emrederek kötülükten alakoyanlar. Allah (C.C)’in yeryüzündeki halifeleri, O’nun kitabının sözcüleri ve Resul’ünün temsilcileridir.

” Hüzeyfe (RA) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

“İnsanlara öyle bir gün gelecektir ki onların nazarında bir ateş leşi iyiliği emrederek kötülükten alıkoyan bir müminden daha makbul olacaktır.” Hz. Musa (A.S.) ulu Allah (C.C)’a «mümin kardeşi için dua eden, ona iyiliği emrederek kötülükten uzak durmasını söyleyen kimsenin mükâfatı nedir, ya Rabbi!» diye sordu. Ulu Allah (C.C) Hz. Musa (A.S)’ya şöyle cevap verdi. «her kelimesine karşılık ona bir yıllık ibadet yazarım ve onu cehennem azabına çarptırmaktan haya ederim.»

Kutsi bir hadiste ulu Allah (C.C.) şöyle buyuruyor:

— “Ey Ademoğlu! Tevbe etmeyi erteleyen, boş kuruntular peşinde koşarak Ahirete amelsiz gelen kimselerden olma. Böyleleri ibadet edenler gibi konuştuğu halde münafıkların yaptığı hareketleri yaparlar.

Kendilerine verilen ile gözleri doymaz, yokluğa karşı sabırsızdırlar. Salihleri severler, fakat onlardan değildirler, münafıklardan sözce nefret ederler, fakat onlardandırlar. İyiliği emrederler, fakat kendileri yapmazlar, kötülükten başkalarını alıkoymaya çalışırlar, fakat kendileri kötülük işlemekten geri durmazlar.” Hz. Ali (keremellahu vechehu) diyor ki: Peygamberimizin (S.A.S.) şöyle dediğini duydum:

“Âhir zamanda öyle düşük çeneli kısa akıllı kimseler türeyecektir ki, söyleyecekleri yararlı iyi sözler gırtlaklarını aşmayacak (kalplerine işlemeyecektir) Okun av hayvanını delik-deşik etmesi gibi bu kimseler de dini delik-deşik edeceklerdir.” Peygamber’imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Gök yüzüne çıkarıldığım gece dudakları ateşten makaslar ile kesilen bir takım erkekler gördüm. «Ya Cebrail, bunlar kimdir?» diye sordum.

Cebrail bana dedi ki. «bunlar ümmetinin başkalarına iyiliği emreden ve fakat kendilerini unutan hatipleridir.»

Nitekim ulu Allah (C.C) böyleleri hakkında şöyle buyurur:

“İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Oysa ki, kitabı okuyan da sizsiniz. Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?” (Bakara Süresi, 44). Yani Allah (C.C)’in kitabini okuduğunuz halde onun prensiplerine göre uygun hareket etmiyorsunuz. Bu adamlar başkalarına sadaka vermeyi emrettikleri halde kendileri vermezlerdi.

Demek ki, müminlerin müminlere iyiliği emredip kötülükten alıkoymaya çalışırken kendilerini unutmamaları gerekir.

Nitekim ulu Allah (C.C) şöyle buyuruyor:

“Mümin erkekler ile mümin kadınlar, birbirlerinin velileridir. İyiliği emredip kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve O’nun Resul’üne itaat ederler. İşte bunlar yok mu? Allah onları esirgeyecektir.

Hiç şüphesiz, Allah Aziz ve Hâkimdir.” (Tevbe – 7) Âyet-i kerimede görüldüğü gibi ulu Allah (C.C) müminleri iyiliği emrettikleri için övmektedir. Açıktır ki, iyiliği emretme ve kötülükten alakoyma görevinden kaçınanlar, âyet-i kerimede övülen müminlerin dışında kalırlar. Öte yandan ulu Allah (C.C), bir takım kavimleri iyiliği emredip kötülükten alakoymaktan kaçındıkları için kınamaktadır. Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor: “Onlar, yaptıkları kötülükten alakoymazlardı. Ne kadar fena bir is yapıyorlardı!” (Maide – 79) Ebû derdadan rivayet edildiğine göre

Peygamberimiz (S.A.S.) söyle buyurmuştur:

“Ya iyiliği emreder ve kötülükten alakorsunuz veya ulu Allah (C.C) başınıza öyle zalim bir idareci musallat eder ki, ne büyüğünüze hürmet eder ve ne de küçüğünüze acır, içinizdeki iyilerin edeceği dualar kabul olunmaz. Allah (C.C)’dan yardım dilerler, fakat yardım gelmez, günahtan affedilsin diye yalvarırlar, fakat affolunmaz. ” Hz. Ayşe’den (R. Anha)

Rivayet edildiğine göre Peygamber’imiz (S.A.S.) şöyle buyuruyor:

“Ulu Allah (C.C), halkının on sekiz bin kişisi, peygamberler gibi amel işleyen bir kasabayı toplu cezaya çarptırmıştır»Sahabîler «Nasıl olur, ya Resulallah» diye sordular. Peygamber’imiz buyurdu ki: «bu iyi amel işleyen kimseler Allah (C.C) için öfkelenmezler, iyiliği emredip kötülükten alıkoymaya çalışmazlardı.

” Ebu Zerr’ül- Gifarî’den (R.A.) rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Bekr es-Sıddık (R.A.) Peygamber (S.A.V)’imize: «müşrikler ile savaşmanın dışında bir cihat şekli var mıdır, ya Resulallah?» diye sordu. Peygamber (S.A.S.)’imiz ona şöyle cevap verdi: «evet, var ya Ebu Bekr, ulu Allah (C.C)’in şehitlerden üstün dereceli öyle mücahitleri var ki, bunlar sağdırlar, herkes gibi yerler içerler ve halkın arasında gezinirler, ulu Allah (C.C) onlarla gökteki meleklere karşı övünür. Ümmü Seleme Allah (C.C)’in Resul’ü için nasıl süslenirse cennet de onlar için öyle süslenip hazırlanır.» Hz. Ebu Bekr «ya Resulallah, kimdir bunlar?» diye sordu.

Peygamber’imiz (S.A.S.) şöyle buyurdu: «Bunlar iyiliği emredip kötülüğü menedenler, Allah (C.C) için sevip Allah (C.C) adına öfkelenenlerdir.» Peygamber (S.A.V)’imiz sözlerine şöyle devam etti: «nefsimi kudret eli altında tutan Allah (C.C)’a yemin ederim ki, bu kimselerin cennetteki köşkleri, şehitlerinkilerden daha yüksekte olacaktır. Şu köşklerin her birinde kimi yakut ve kimi yeşil zümrütten olmak üzere üç yüz kapı bulunacaktır. Her kapının önünde nur parlayacaktır.

Bu kimseler her biri, sırf eşinin gözleri içine bakan iri gözlü üçyüz bin huri ile evlenecektir. Adam bunlardan birine baksa «iyiliği emredip kötülükten alıkoymaya çalıştığın falan günü hatırlıyor musun» diyecek, öbürüne dönse «iyiliği emrederek kötülükten alıkoyduğun falan yeri hatırladın mı» diye ona iltifat edecektir.» Haberde bildirildiğine göre ulu Allah (C.C.) Hz. Musa’ya (A.S.) «ey Musa, sırf benim için işlediğin hiç bir amel var mı?» diye sorar. Hz. Musa da cevap olarak «Allah’ım! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, secde ettim. Sana hamd ettim, kitabîni okudum, senin adını andım» der.

Ulu Allah (C.C) buyurur ki:

«Ya Musa! Namaz senin kılavuzundur, oruç sana kalkandır, verdiğin sadaka üzerine gölge olacaktır, secdedeki tesbih senin için cennette ağaç olacaktır. Kitabımı okuman sana köşk ve huri sağlayacaktır, benim adımı anman da senin ışığın olacaktır. Sırf benim için hangi ameli işledin?» Bunun üzerine Hz. Musa (A.S) «ya Rabbi! Sırf senin için olacak bir amel bana bildir ki, onu işleyeyim» der.

Ulu Allah (C.C), Hz. Musa’ya: «ey Musa!, Benim için hiç bir dost edindin mi?, yine benim adıma hiç kimseyi düşman bildin mi?» diye buyurur. Bunun üzerine Hz. Musa (A.S) anlar ki, Allah (C.C) katında en sevimli amel, O’nun için sevmek ve O’nun namına düşmanlarından nefret etmektir. Ubeyde İbni Cerrah (R.A.) der ki. «Peygamber’imize (S.A.S.) bir gün «Allah (C.C) katında en değerli şehit kimdir?» diye sordum.

Bana şöyle cevap verdi: «Allah (C.C) katında şehitlerin en yüksek derecelisi, zalim bir valinin karşısına dikilerek iyiliği emredip kötülükten alıkoymaya çalışırken öldürülen kimsedir. Zalim vali onu öldürtmediği takdirde ne kadar yaşarsa yaşasın artık onun defterine günah yazılmaz.»

Hasan El-Basri’den (rehimehullahu) rivayet edildiğine göre Peygamber’imiz (S.A.S.) şöyle buyuruyor:

“Ümmetimin en yüksek dereceli şehidi, zalim bir devlet başkanının karşısına dikilerek iyiliği emredip kötülükten sakınmasını ona hatırlatan ve bu yüzden öldürülen kimsedir. Böyle bir şehidin cennetteki yeri. Hamza ile Cafer’in arasıdır.” Ulu Allah (C.C) Hz. Yusa İbni Nun’a (A.S.) vahyetti ki: “Senin kavminden altmış bin kötü ile birlikte kırk bin iyi kimseyi helak edeceğim.” Hz. Yusa (A.S) «ya Rabb’i! Kötüler için bir diyeceğim yok, fakat iyilerin helake uğrama sebebi, acaba nedir ki?» diye sordu.

Ulu Allah (C.C) buyurdu ki: «Çünkü onlar kötülere karşı benim adıma öfke duymadılar, aralarında hiç bir şey yokmuş gibi onlar ile birlikte yiyip içtiler.» Hz. Enes (R.A.) der ki. «Peygamber (S.A.V)´imize «Tümünü işlemedikçe iyiliği emretmeyelim mi ve yine her türlüsünden nefsimizi uzak tutmayı başaramadıkça başkalarını kötülükten men etmeyelim mi» diye sorduk.

Bize «hayır, iyiliğin tümünü islemiyorsanız bile onu başkalarına emredin ve her türlü kötülükten uzak durmayı başaramıyorsanız bile yine kötülükten menedin» diye cevap verdi.

Seleften bir zat oğullarına şöyle vasiyet etti:

«İçinizden biri iyiliği emredip kötülükten alıkoymak isterse nefsini sabırlı olmaya hazırlasın ve Allah (C.C)’in vereceği sevaba güvensin. Çünkü Allah (C.C)’dan sevap geleceğine güvenen kimse karşılaşacağa sıkıntıların acısını duymaz.»

Lütfen Paylaşın!
1Shares

BİR CEVAP YAZIN