GİYİM HUSUSUNDA DİKKAT EDİLECEK HÜKÜMLER

 1634 Kur’ân-ı Kerîm’de: “Ey Ademoğulları!.. Size çirkin (avret mahallinizi) örtecek bir elbise; bir de giyinip, süsleneceğiniz (ziynet) elbisesi indirdik!.. Takva elbisesi (libası) ise; o hepsinden daha hayırlıdır. Bu (elbiselerin indirilmesi) ALLAH’ın ayetlerindendir. Tâ ki (insanlar) iyice düşünsünler”(41) hükmü beyan buyurulmuştur.

 1635 Yine diğer bir Âyet-i Kerîme’de: “ALLAH yarattıklarından sizin için gölgeler yaydı. Dağlardan size yuvalar, siperler yaptı. Harâretten (sıcak ve soğuktan) sizi koruyacak elbiseler, cihadda sizi darbelerden muhafaza edecek (demirden) giyimler (zırhlar) yaptı. İşte ALLAH bu sûrette üzerinizdeki nimetleri tamamlıyor. Ta ki; (O’na) teslimiyetle itaat edesiniz”(42) buyurulmuştur.

 1636 Hanefi fûkahası; “Mükellefin (erkek ve kadının) avret mahallini örtecek, sıcak ve soğuktan gelebilecek her türlü zararı ortadan kaldırabilecek şekilde giyinmesi farzdır”(43) hükmünde müttefiktir. Dikkat edilirse farz olan kıyafette; avret yerlerinin örtülmesi (mükellefin) sıcak ve soğuktan gelebilecek tehlikelerden korunması esastır. Dolayısıyla; bütün mü’minler avret yerlerinin örtülmesi hususunda aynı teklife muhatabtırlar. Ancak sıcak ve soğuktan korunmak; içinde yaşadığı coğrafya ile yakından alakalıdır. Suudi Arabistan’da yaşıyan bir müslümanla, kuzey kutbunda yaşıyan bir müslümanın, (sıcak ve soğuk açısından) aynı kıyafette olması mümkün değildir.

 1637 GÜZEL GİYİNMEK MÜSTEHABTIR: Hanefi fûkahası; “güzel giyinmek (zinet) ve ALLAHû Teâla (cc)’nın ni’metini üzerinde göstermek müstehabtır”(44) hükmünde müttefiktir. İmam-ı Azam (rha) talebelerine; güzel elbiseler giymelerini ve çirkin giyinmekten sakınmalarını tavsiye etmiştir. Resûl-i Ekrem (sav)’in: “Kalbinde zerre miktarı kibir olan kimse cennete giremez” buyurması üzerine Sahabe-i Kiram’dan bir zat: “İnsan elbisesinin güzel, ayakkabısının güzel olmasını arzu ediyor” deyince Resûlullah (sav): “Şüphesiz ki ALLAH güzeldir; güzelliği sever. Kibir hakkı inkâr etmek ve insanları (halkı) küçük görmektir”(45) buyurmuştur. Yine; çok kalitesiz, dağınık ve pejmurde bir kıyafet içerisinde Resûl-i Ekrem (sav)’in yanına gelen bir kimseye: “Malın var mı?” diye sormuş o kimse: “ALLAH bana her çeşit maldan verdi” cevabını verince Resûlullah (sav): “Madem ki ALLAHû Teâla (cc) sana her çeşit maldan verdi. Şu halde (ALLAH) nimet ve ikramının izini üzerinde görsün”(46) diyerek, güzel giyinmesini tavsiye etmiştir.

 1638 TEKEBBÜR İÇİN GÜZEL GİYİNMEK MEKRUHTUR: Hanefi fûkahası, Resûl-i Ekrem (sav)’in; Hz. Mikdat b. Madi’ye hitaben: “Tekebbür ve çalım satma (gösteriş) olmadığı halde (bunlardan uzak kalarak) ye, iç ve giy” hadisini esas alarak, tekebbür için giyinmek mekruhtur”(47) hükmünü beyan etmiştir. Dolayısıyla ALLAHû Teâla (cc)’nın nimetini izhar için güzel giyinmek müstehab, tekebbür için güzel giyinmek ise, mekruhtur. Buradaki ince fark; kalble ilgili bir olaydır.

 1639 ÇIPLAKLIĞI ŞEYTAN TAVSİYE EDER: Kur’ân-ı Kerîm’de: “Ey Ademoğulları!.. Şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın!.. Çünkü o da; kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları iman etmeyeceklerin velileri yaptık”(48) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler; “Şeytanın; Hz. Adem (as) ve Hz. Havva’ya, nasıl bir tuzak kurduğu ve onları elbiselerinden soyduğu, bu ayette izah edilmiştir. Aynı zamanda bütün insanlara; şeytanın kuracağı bu tuzaklar karşısında, hassas olunmasının tavsiye olunduğu muhakkaktır. Şeytan ve onun görünmeyen yardımcıları, daima işbaşındadır.”(49) demek sûretiyle; avret yerlerini açmanın, şeytanın vesvesesi ile alakalı olduğunu beyan etmişlerdir. Günümüzde; şeytanı kendine “velî” edinen siyasi otoriteler, kadınların tesettüre riâyet etmelerine bile, müdahale edecek derecede çılgınlaşmışlardır. Ayrıca “Güzellik yarışmaları” adı altında; kadınların soyunmalarını teşvik etmektedirler. Bu şeytanın askerlerine karşı direnen müslümanlar ise; hakârete uğramakta ve hapishanelerde ömür tüketmektedirler!.. Gördükleri işkence ise, kelimelerle anlatılabilecek cinsten değildir. Kafirlerin iktidarda olduğu ve küfür ahkamının uygulandığı bütün memleketlerde, durum aynıdır.

 1640 Yine diğer bir Âyet-i Kerîme’de: “Onlar ( o iman etmeyenler) bir hayasızlık yaptıkları zaman “Biz atalarımızı da bunun üzerinde bulduk. ALLAH da bize bunu (fahişeliği) emretti, (fahşa ile amel ederiz)” derler!.. O iman etmeyenlere söyle: “ALLAH hiçbir zaman fahşayı (kötülüğü) emretmez. Bilmeyeceğiniz şeyleri ALLAH’ın üzerine mi (atıp, iftira ederek) söylüyorsunuz?”(50) buyurulmuştur. Fahşa lafzı; şirki, küfrün diğer çeşitlerini ve (her türlü) kötülüğü içine alır.(51) Müşrikler “Günah işlediğimiz elbiselerle, ibâdet edemeyiz” diyerek Kâbe-i Muazzamayı (anadan doğma) çıplak bir şekilde tavaf ediyorlardı. Ayrıca “Atalarımızdan bu şekilde gördük, ALLAH böyle emretmeseydi onlar yapar mıydı?” diyerek, çıplaklığı müdafaa peşindeydiler.(52) Dikkat edilirse “müşriklerin; her türlü kötülüğü atalarına maletmeleri”, bizzat beyan buyurulmuştur. Çünkü hayasızlığın ve şirkin savunulabilecek herhangi bir tarafı yoktur. Müşrikler de bunun farkındadırlar. Tek sloganları: Atamızın izindeyiz!..

 1641 İPEK ELBİSE GİYMEK ERKEKLERE HARAMDIR: Hanefi fûkahası; “Erkekler için ipek elbise giymeleri helâl olmaz, kadınlar için ise helâldir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) ipek ve atlas elbise giyinmekten men etmiş ve “ipeği ancak ahirette kendisi için bir nasibi olmayan giyer” buyurmuştur. Ancak kadınlara, diğer bir hadisle helâl kılınmıştır. Bu hadis sahabe (r.anhüm) tarafından, değişik vecihlerle rivayet olunmuştur. Hz. Ali (ra)’den şu şekilde rivayet edilmiştir: “Resûl-i Ekrem (sav) minbere çıktı, bir elinde “ipek”, diğer elinde ise “altın” vardı. Bunları göstererek: “Ğ İşte bu ikisi, ümmetimin erkekleri üzerine haram kılınmışlardır” buyurdu. Bizzat erkeğe tahsis edilmesi, kadınlara ipek elbisenin helâl olduğunu gösterir”(53) hükmünde müttefiktir.

 1642 İmam-ı Muhammed (rha) ve İmam-ı Yusuf (rha); “Harp halinde iken ipek elbise giymekte mahzur yoktur. Çünkü Hz. Şa’bi’den rivâyet edilmiştir ki; Resûl-i Ekrem (sav) harpte ipek ve atlas giymeye ruhsat verdi. Ayrıca bunda zarûret de vardır. Çünkü ipek, silahın (kılıcın) eziyetini giderir ve düşmanın gözünde parlaklığından dolayı, mücahidi heybetli gösterir. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) indinde; harpte de mekruhtur. Zarûret; ipekle karışık olan diğer (yün vs.) elbiselerle de giderilebilir. Bu durumda harpte de, halis ipek giymek mekruhtur.”(54)

 1643 İpek’in alâmet olarak kullanılması, üç veya dört parmak miktarını geçmemesi şartı ile, mübahtır. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) bu kadarına izin vermiştir.(55) Bundan fazlası (dört parmaktan) yine haram olur.

 1644 Erkek çocukların (mükellef olmamış) ipek elbise giymeleri ve altın yüzük takınmaları caiz değildir. Erkeklere bunların (ipek elbise ve altın yüzük) haram olduğu malum olunca; giymek gibi, giyindirmek de haram olur. Tıpkı şarab gibi!.. Şarabın içilmesi haram olunca, başkasına içirilmesi de haram olmuştur.(56)

 1645 YÜZÜK TAKMANIN HÜKMÜ: Hanefi fûkahası: “Mühür vurmaya ihtiyaçları olduğu için; Ulû’lemr ve kadı yüzük takınır. Başkası için efdal olan yüzük takınmayı (mühür bulundurmayı) terk etmektir. Çünkü ona (mühüre) ihtiyaç yoktur”(57) hükmünde müttefiktir. Buradaki incelik; yüzüğün mühür olarak kullanılmasının, umerâya tahsis edilmesidir.

 1646 Demir, taş ve heykel yapımında kullanılan tunçtan imal edilmiş yüzüklerin takılması haramdır. Resûl-i Ekrem (sav) parmağında tunçtan imal edilmiş yüzük bulunan kimseye hitaben: “Bana ne oluyor! Sende putların kokusunu buluyorum” demiştir. Yine bir başka kimsenin parmağında demirden imal edilmiş yüzüğü görünce: “Ğ Bana ne oluyor ki; senin üzerinde cehennem ehlinin zînetini görüyorum” buyurmuştur. Hz. Ali (ra)’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’te de: “Ğ Resûlullah (sav) erkeklere altın yüzük takmayı nehyetti” denilmiştir.(58) Erkeğe sadece gümüş yüzük takmak mübahtır. Resûlullah (sav)’in: “Akıktan yüzük yapınız. Zira o (akık) mübarektir” buyurduğu zikredilmiştir. Yüzüğün hangi parmağa takılması gerektiği hususunda ûlema farklı görüşler ortaya koymuştur. Genellikle; sol elin küçük parmağına takılmasının gerektiği zikredilmiştir. Fakat essah olan; her iki elin küçük parmaklarına da takılabileceğidir.(59)

 1647 Kadın için; altın yüzük takmak zînettir.(60) Esasen altın yüzüğün hükmü beyan edilirken, kadınlara helâl olduğu belirtilmiştir.

 1648 ERKEKLERİN “KADIN”; KADINLARIN DA “ERKEK” ELBİSESİ GİYMESİ, CAİZ DEĞİLDİR: Şurası muhakkaktır ki; her iki cinsin (kadın ve erkeğin) kendine mahsus özellikleri ve buna uygun kıyafetleri vardır. Karşı cinse özenen insanda; ahlâki meseleler ve ruhi rahatsızlıklar mevcuttur. Bu sebeble, bu tür insanların tedavi edilmesi gerekir. Resûl-i Ekrem (sav) erkeğin kadın, kadınların da erkek elbisesi giymesini men etmiştir.(61) Ayrıca İbn-i Abbas (ra)’dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’te Resûlullah (sav) erkeklerden kadınlaşanlara, kadınlardan da erkekleşenlere lanet etmiş ve “Bu makûle kimseleri evinizden kovunuz” buyurmuştur.(62) Giyim hususunda her beldenin örf ve adeti farklıdır.

 1649 Resûl-i Ekrem (sav)’in: “Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları (dünyada) görmedim. Birincisi; yanlarında bulunan sığır kuyruğu gibi kırbaçlarla insanları kamçılayan kimseler. İkincisi: Giyinmiş çıplak, kalçasını oynatan, salınarak yürüyen, başları Horasan develerinin eğilmiş hörgüçleri gibi, birtakım kadınlar!.. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da alamazlar. Halbuki cennetin kokusu mesâfelerin ötesinden alınır”(63) buyurduğu bilinmektedir. Giyindiği halde; elbiselerinin dar ve ince olması sebebiyle, bütün vücut hatları belli olan kadınlar “giyinik çıplaklar” hükmündedirler.

Kaynak: Yusuf Kerimoğlu – Emanet ve Ehliyet (İlmihal)

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN