KAMER SURESİ MEAL VE TEFSİRİ

Kamer  Suresi 11. Ayet Meal ve Tefsiri

11. Biz de gök kapılarını birçok su ile açtık, pek müthiş bir yağmur yağdırdık.

11. Hak Teâlâ Hazretleri de buyuruyor ki: (Bize gök kapılarını birçok su ile açtık) Yâni: Nûh Aleyhisselâm’ın duasını kabul ederek o inkârcı kavmin üzerine gök tarafından müthiş yağmurlar yağdırdık.

“Münhamir” Ziyade, seyyal, akıcı bulunan demektir.

Kamer  Suresi 12. Ayet Meal ve Tefsiri

12. Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.

12. (Ve yeri de pınarlar hâlinde fışkırttık)
Yeryüzünün her tarafında sular ortaya çıkarak yeryüzünü kaplamış bulundu (artık su) o gökte yağan, yerden kaynayıp fışkıran su kitleleri, Allah tarafından (takdir edilmiş bir emre binaen) o kavmin Tûfan ile helâki gereğine binaen (birbirine kavuşuverdi.) yeryüzü büyük bir deniz hâline geldi.

Kamer  Suresi 13. Ayet Meal ve Tefsiri

13. Ve O’nu Hz. Nûh’u levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik.

13. (Ve O’nu) Hz., Nûh’u, o Tûfandan kurtarmak için (levhaları ve kenetleri bulunan birşey) yâni: Tahtalardan ve o tahtaları biriktiren çivilerden, urganlardan teşekkül eden gemi (üzerine yükledik) duasını kabul ederek kendisini ve kendisine imân edenleri o tûfan belâsından kurtardık.

“Düsür” gemiyi bağlayan tahta ve demir, çivi gibi şeyler demektir.

Kamer  Suresi 14. Ayet Meal ve Tefsiri

14. O gemi bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîb edilmiş olana Nûh Aleyhisselâm’a bir mükâfat olarak.

14. Yüce Yaratıcı Hazretleri buyuruyor ki: Nûh Aleyhisselâm’ın binmiş olduğu gemi (Bizim gözetimimiz altında) korunmuş ve bir selâmet semte yönelerek (akıp gidiyordu) bütün âfetlerden, ârızâlardan emin bulunuyordu. Böyle harikulâde bir şekilde selâmete erdiriliş ise o (tekzîb edilmiş olana) yâni Nûh Aleyhisselâm’a Allah tarafından (bir mükâfat olarak) nasîb olmuştur.

Kamer  Suresi 15. Ayet Meal ve Tefsiri

15. Ve şânım hakkı için onu o gemiyi bir ibret olmak üzere bıraktık, fakat hani hatırlayıp ibret alan?

15. (Ve şânım hakkı için) O gemiyi (bir ibret olmak üzere bıraktık) dünya tarihinde pek mühim bir hâdise olmak üzere bıraktık. Hattâ deniliyor ki: O gemi uzun bir müddet Cezîre havalisindeki Cûdi dağı üzerinde kalmıştır. Velhâsıl: Bu tûfan hâdisesi insanlar için büyük bir düşünme ve uyanma vesîlesi bulunmuştur.

Bundan her kavim, ibret dersi almalı değil midir?, (fakat hani) Bu hâdiseyi güzelce (hatırlayıp ibret alan?.) yâni: Böyle insanları pek ziyade uyandırmaya ve bir Yüce Yaratıcının varlığını, kudret ve büyüklüğünü göstermeğe vesîle olan harikulâde bir hâdise malûm, meşhur iken yine insanlığın büyük bir kısmı dinsizlik içinde yaşıyor, kendilerinin de bir gün Nûh kavmi gibi bir müthiş azaba uğrayabileceklerini düşünmüyorlar, bu pek fâideli nasihatlardan faydalanma kabiliyetini gösteremiyorlar, ne yazık bir ruhî durum!.

“Muddekir” hatırlayan, ibret alan, uyanıkça harekette bulunan kimse demektir.

Kamer  Suresi 16. Ayet Meal ve Tefsiri

16. Artık benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?

16. Yüce Yaratıcı Hazretleri şöyle de buyuruyor: (Artık) Bu tûfan hâdisesi bir düşünülsün, o münkir kavmin sonunda nasıl bir ilâhî kahra uğramış oldukları bir düşünülsün. (benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?.) Bu bir güzelce anlaşılsın. İşte Peygamberleri inkâr eden kâfirce ve kibirlice vaziyet alan her kavmin âkıbeti böyle pek fecî olacaktır. Bir kısmı dünyada geçici olarak rahat yaşasalar da âkıbet, ölerek hak ettikleri azablara kavuşacaklardır. Ne müthiş bir ilâhî tehdit!.

Kur’an-ı Kerim’de tekrar tekrar beyân olunan bu gibi tehditlerde yine bir ilâhî merhamet eseridir ki: Kabiliyetli olan kimseler bunları düşünerek hayatlarını tanzîme, kalblerini imân nûru ile aydınlatmaya muvaffak olsunlar. Bunları takdir edemeyenler ise kendilerini kendi kötü tercihleriyle ebedî bir hüsrâna mâruz bırakmış olurlar da vaktiyle onun farkında bulunamazlar.

Kamer  Suresi 17. Ayet Meal ve Tefsiri

17. Ve and olsun ki, biz Kur’an’ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?

17. İşte kerîm mâbudumuz şöyle de buyuruyor: (Ve and olsun ki, biz Kur’an’ı düşünülmek) O’ndan ibret alınmak (için kolaylaştırdık) her isteyen Kur’an-ı Kerim’in âyetlerini kolaylıkla ezberleyebilir. Nice mâsum çocuklar bile Kur’an âyetlerini birkaç ay içinde ezberliyor ki, böyle bir kolaylık, hiçbir eserde görülmemektedir ve her isteyen Kur’an-ı Kerim’in beyânları hakkında malûmat edinebilir, o mukaddes kitabın kapsadığı kıssalardan, nasihatlardan yararlanabilir.

Elverir ki: Vicdanî bir şevk ile bu yüce gayeye yönelinsin. (fakat) Bu yönü (düşünen) ibret nazarına alıp öğüt alan, günâhlardan kaçınan (var mı?.) ne kadar az!. Birçok kimseler ise bu düşünceden nâsipsiz bulunmaktadırlar.

Kamer  Suresi 18. Ayet Meal ve Tefsiri

18. Âd, tekzîb etti, artık azabım ve tehdidlerim nasıl oldu?

18. Bu mübârek âyetler de Âd kavminin kıssasına dikkatleri çekiyor, o kavmin dinsizlikleri yüzünden nasıl müthiş bir helâke mâruz kalmış olduklarını bildiriyor. İlâhî azap ve tehdidin pek şiddetli olduğunu, Kur’an-ı Kerim’in de ne gibi bir hikmet ve kolaylığa dayanmış bulunduğunu beyân buyurmaktadır. Şöyle ki: (Âd) Kavmi de Peygamberleri olan Hûd Aleyhisselâm’ı (tekzîb etti) onun tebligâtını kabul etmeyerek imân nîmetinden mahrum kaldı.

Cenab-ı Hak da buyuruyor ki: (artık) Onların haklarında (azabım tehdidim nasıl oldu?.) onlar da ne kadar müthiş bir azaba uğradılar, korkutulmuş oldukları cezaya kavuştular. Onlardan sonraki inkârcılar da öyle müthiş bir âkıbeti düşünmeli değil midirler?.

Kamer  Suresi 19. Ayet Meal ve Tefsiri

19. Şüphe yok ki, biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgâr gönderdik.

19. (Şüphe yok ki, biz onların) O Âd kavminin (üzerine uğursuz) nuhusetli ve (devamlı) helâklerini vücuda getirinceye kadar bu uğursuzluğu devam etmiş (bir günde) yâni: Bir vakit ve müddet için (bir soğuk) pek şiddetli bir gürültüsü olan bir (rüzgâr gönderdik.) bu rüzgâr, yedi gece ve sekiz gün devam etmiş idi.

“Sarsar”; pek soğuk rüzgâr demektir. “Nahs” de uğursuz, şeametli şey mânasınadır.

Kamer  Suresi 20. Ayet Meal ve Tefsiri

20. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler.

20. Öyle bir rüzgâr ki, (İnsanları koparıyordu) onları parçalıyordu vücutlarını başlarından ayırarak darmadağın ediyordu, (onlar) Bu azaba uğrayan inkârcı kavim (sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler) hayattan mahrum kaldılar, parçalanmış birer cisimden ibret bulunmuş oldular.

“A’caz” kökler, dipler, asıllar demektir. “Münkaır” de koparılmış, sökülmüş mânasınadır.

Kamer  Suresi 21. Ayet Meal ve Tefsiri

21. O hâlde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidlerim?

21. Artık bir kere düşünülsün, (O hâlde nasıl oldu azabını) ve onların hakkındaki (tehditlerini?.) onlar dünyada öyle müthiş bir cezaya çarpılmış oldukları gibi âhirette de ne büyük azablara uğrayacaklardır! Artık onların bu uğursuz, felâket dolu âkıbetlerini başkaları da düşünüp ibret almalı değil midirler?.

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN