YASİN SURESİ MEALİ VE TEFSİRİ

Yasin Suresi 61. Ayet Meali ve Tefsiri

61. Ve bana ibadet ediniz. İşte doğru yol budur.

61. (Ve) Ey insan oğulları. Size emr etmedik mi ki: (bana ibadet ediniz) Benim emirlerime itaatte bulunun ve yasakladığım şeylerden kaçının (işte doğru yol budur) işte sizi selâmete, hidayete erdirecek yol, yalnız Allah Teâlâ’ya ibadet etmenizdir, onun emirlerine ve yasaklarına riayette bulunmanızdır. Artık nasıl olur da şeytana uyarsınız?. Onun aldatmalarına kıymet verirsiniz?.

Yasin Suresi 62. Ayet Meali ve Tefsiri

62. Andolsun ki, sizden birçok toplulukları sapıklığa düşürdü. Siz akıl erdiriyor olmadınız mı?

62. Evet.. (Andolsun ki,) Muhakkak bir gerçektir ki, ey insan oğulları!. O şeytan (sizden birçok toplulukları sapıklığa düşürdü) doğru yoldan çıkardı. Küfre, isyana uğrattı. Yeryüzünde nice kavimler, Allah’ın birliğine inanmıyorlar, bir takım mahlûkata yaratıcılık, mâbutluk isnadına cür’et ediyorlar, akl ve mantığa muhalif iddialarda bulunuyorlar. Bütün bunlar birer şeytani vesvesenin neticesidir. Artık Ey gafiller!. (siz akıllıca düşünür olmadınız mı?.) O şeytanın size olan düşmanlığını anlamadınız mı?. Nedir sizdeki bu gaflet!.

§ Cibil; Büyük cemaat demektir.

Yasin Suresi 63. Ayet Meali ve Tefsiri

63. Bu sizin o vâd olunmuş olduğunuz cehennemdir.

63. Artık o şeytana uyup kâfirce bir hâlde ölüp gidenlere ahirette bir ihanet, bir hakaret için denilecektir ki: (Bu) İçine atıldığınız ateşli mahal (o) dünyada iken Peygamberler vasıtasiyle (vâd olunmuş olduğunuzcehennemdir) şimdi anladınız mı?. Vaktiyle bunu inkâr ediyordunuz. Artık lâyık olduğunuz bu ebedî azaba kavuşmuş oldunuz. Bu kendi kötü hareketlerinizin bir neticesidir.

Yasin Suresi 64. Ayet Meali ve Tefsiri

64. O inkâr eder olduğunuzdan dolayı bugün ona giriveriniz.

64. Ve o kâfirleri kınamak için şöyle de denilecektir: (O) Dünyada iken (inkâr eder olduğunuzdan dolayı) yapılan tenbihlere, ihtarlara rağmen bu ahiret âlemi, bu cehennem azabını inkâr edip şeytana tâbi olduğunuz için şimdi (bugün ona) o cehennemin ateşi içine (giriveriniz) onun pek acıklı, yakıcı azabını tadınız, o ebedî azaba yaslanarak yanıp yakılınız.

§ Isla; Ateşte kızdırmak, âteşe yakmak, sıcaklığı arttırıp şiddetlendirmek manasınadır.

Yasin Suresi 65. Ayet Meali ve Tefsiri

65. Bugün onların ağızları üzerine mühür basarız ve bize elleri söyler ve neler kazanır olduklarına dâir ayakları şahitlikte bulunur.

65. Hak Teâlâ Hazretleri o kâfirlerin başlarına gelecek olan pek şiddetli azabı şöylece haber veriyor: (Bugün) Bu kıyamet gününde (onların) o kâfirlerin (ağızları üzerine mühr basarım) onları söz söyleyebilmekten âciz bırakırız (ve bize elleri söyler) onlar dünyadaki küfrlerini inkâra cür’et gösterirler, fakat buna rağmen onların elleri onların dünyada iken neler yapmış olduklarını söyler, haber verir (ve neler yaptıklarına dair ayakları şahitlikte bulunur) ayakları dile gelerek onların neler yapmış olduklarına şahitlik ederek aleyhlerinde konuşmakla onların inkârlarını çürütmüş olur. Evet.. Yüce Yaratıcı, herşeye kâdirdir.

Bu dünyada bile insanların sözleri bir alet vasıtasiyle zapt ediliyor, parmakların, ayakların izleriyle onların yaptıkları şeyler anlaşılarak mahkemelere gösteriliyor. Bunları böyle yaratan Cenab-ı Hak, yarın ahirette de onların bütün uzuv ve organlarını konuşturabilir, onların dünyadaki amellerini osuretle meydana çıkararak onları susturabilir. Allah’ın kudreti yanında bunlar pek kolay şeylerdir. Şüphesiz inanıyoruz…

Yasin Suresi 66. Ayet Meali ve Tefsiri

66. Ve eğer dilese idik gözlerini büsbütün mahvederdik de yola koşar dururlardı. Artık nereden görebilecekler?

66. İşte Cenab-ı Hak, kudretinin mükemmelliğini ve mahlûkatıi üzerindeki tasarruflarının pek geniş olduğunu bildirmek için buyuruyor ki, (ve eğer dilese idik) o kâfirlerin daha dünyada iken (gözlerini büsbütün mahvederdik de) onlar o boş gözleri ile de hiç bir şey göremez olurlardı, şaşkın bir halde (yola koşar dururlardı) evvelce gidip geldikleri bir yolu yine tâkibetmek isterlerdi.

(Artık nereden görebileceklerdi?.) Elbette göremeyecekler, zarar ve ziyana uğramış bir halde kalacaklardı. Halbuki, Allah Teâlâ onları bu dünyada öyle bir körlüğe uğratmadı. Onlar kudret eserlerini görüyor, yollarını takibedebiliyorlardı. Binaenaleyh bunun şükrünü ifa etmeli, bu kuvveti kendilerine veren Kerem Sahibi Yaratıcıya kullukta bulunup durmalı değil mi idiler?.

§ Tams; Ber eseri gidererek mahvetmek demektir.

Yasin Suresi 67. Ayet Meali ve Tefsiri

67. Ve eğer dilese idik onları en kuvvetli bulundukları yerde mahvederdik. Artık ne geçip gitmeğe ve ne de geri dönmeğe güç yetiremezlerdi.

67. Evet.. O Yüce Yaratıcı, kulları hakkındaki lütf ve ihsanına işaret ve o gibi inkârcıları tehdit için buyuruyor ki: (Ve eğer dilese idik onları) O inkârcıları (en kuvvetli bulundukları yerde) en genç ve dinç bulundukları bir çağlarında (mahvederdik) kendilerini âciz, miskin felç olmuş bir hale getirirdik (artık ne geçip gitmeğe ve ne de geri dönmeğe güçleri yetmezdi) hiçbir tarafa kımıldanmaya güçleri yetmezdi.

Hattâ Cenab-ı Hak dilese idi onları maymunlara, domuzlara çevirir veya onlarıtaşlar gibi bir hale getirirdi. O Yüce Yaratıcının sonsuz kudreti hepsine fazlasıyle kâfidir.

§ Mesh; Bir sureti başka bir çirkin surete dönüştürmek manâsınadır.

Yasin Suresi 68. Ayet Meali ve Tefsiri

68. Ve her kimi de çokca yaşatıyor isek onu yaratılışda baş aşağı ediyoruz. Daha akıllıca düşünemiyorlar mı?

68. Hikmet Sahibi Yaratıcı, bir takım kâfirlerin: “Eğer biz dünyada daha çok yaşamış olsa idik aklımızı başımıza toplar, Cenab-ı Hak’kı bilip tasdik ederdik” gibi bir şekilde ahirette ileri sürecekleri mazaretlerine mahal bulunmadığına işâret için de buyuruyor ki: (Ve her kimi de) Bu dünyada (çokça yaşatıyor isek) ihtiyarlık çağına girmiş oluyor ve duygularına, kuvvetlerine zayıflık geliyor, artık geçici olan dünya hayatının gereği olmak üzere (onu baş aşağı ediyoruz) eski kuvvetinden, bilgisinden, kabiliyetinden eser kalmamaya başlamış oluyor.

Binaenaleyh o inkârcılar da dünyada öyle kendi iddiaları gibi daha ziyade yaşamış olsalar idi, daha mı iyi düşünebilecek bir halde bulunacaklardı?.

Ne için onları daha ziyâde kuvvete, faaliyete, hayat kabiliyetine sahip bulundukları sırada hâllerini düzeltmeye çalışmamış bulunuyorlar?. Onlar (daha akıllıca düşünemiyorlar mı?) nedir o kadar gaflet!. O kadar yanlış düşünce!. Onlar, kâfi miktar yaşadıklarını ve kendilerini irşada çalışan zâtların kendilerine gönderilmiş olduğunu bir kere dikkate almalı değil midirler?.

§ Neks; Baş aşağı etmek, birşeyi kuvvetini gidererek zayıflığa düşürmek demek

Yasin Suresi 69. Ayet Meali ve Tefsiri

69. Ve biz ona şiiri öğretmedik ve onun için lâyık da olmaz. O, başka değil bir ögüttür ve apaçık bir Kur’an’dır.

69. Bu mübârek âyetler, şairliğin peygamberliğin şânına lâyık olmadığını Kur’an-ı Kerim’in ise ilâhi bir öğüt olup ne gibi hikmetlerden dolayı indirilmiş bulunduğunu bildiriyor. Kerem Sahibi Yaratıcının yaratmışolduğu birçok hayvanlardan vesâireden yararlandıkları halde nankörlükte bulunan ve bir takım âciz, yardıma muhtaç şeyleri o Yüce Yaratıcı’ya ortak tanıyan ve onlardan yardım bekleyen müşriklerin o pek cahilce hâllerini kınıyor ve teşhir buyuruyor.

O gibi inkârcıların bütün açıkladıkları ve gizledikleri şeyleri o Yüce zâtın bilmekte olduğunu ve onların lakırdılarından Resûl-i Ekrem’in üzülmemesini beyan ile o Yüce Peygamberi teselli etmiş bulunmaktadır. Şöyle ki: (Ve biz O’na) Muhammed Aleyhisselâm’a (şiiri öğretmedik) O’nun beyanları, O’nun tebliğ ettiği Kur’an âyetleri asla şiir kabilinden değildir. (ve onun için) O Yüce Peygamber hakkında şiir ile uğraşmak ve şairce sözler (lâyık olmaz) O’nun peygamberlik vazifesi, O’nun değerinin yüceliği böyle bir uğraşıya mânidir.

Bilindiği gibi şiir,

vezinli, kâfiyeli ve çoğu kere zanna, hayâle dayanan zorluktan uzak olmayan bir beyan şeklidir. Şâirlerin birçoklarıyla kendilerini veya başkalarını gerçeğe aykırı olarak meth eden ve övenler veyahut başkalarını haksız yere veya aşırı bir şekilde kötülemeye ve hicve cür’et gösterirler.

Gerçekten de pek kıymetli, hakikata tercüman olan şâirler de vardır, fakat bunlar bir müddet ilm ile, edebiyat ile meşgul olmuş kimselerdir, yazdıkları manzumelerde bir düşünce ve çalışma eseridir, birer gayretin neticesidir. Resûl-i Ekrem’in mübârek hayatı ise bilinmektedir.

Kırk yaşına kadar asla ilm ile, edebiyat ile uğraşmamıştır ve kendisinden ahlâksız, gerçeğe aykırı birşey çıkmamıştır. Kavmi arasında “Muhammed-ül emin güvenilir” ünvanına sahip bulunuyordu. Bilâhara ilâhi vahye mazhar oldu, hiç çalışmadığı’ halde bir nice dinî hakikatları öğrendi, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini Cibril-i Emin vasıtasiyle vakit vakit alarak hemen ashab-ı kiram’ına tebliğ etti. Kur’an-ı Kerim’in bütün ayetleri ise sırf hakikattir, birer söz mucizesidir, asla şiir kabilinden sayılamaz.

Gerçekte bir kısa âyeti celil veya bir hâdis-i şerif manzum gibi görülebilir,

mesela:

Peygamber Efendimizin “Enen nebiyyû Lâkezib” “Ene İbnû Abdilmuttalip” hadis-i şerif’i manzum görülmektedir. Fakat bu, bir şiir söylemek kasdıyla ilgili olmaksızın ani bir doğuş kabilinden bulunduğu için asla şiir sayılamaz, bu ittifakla vâki olan beyanat kabilindendir.

Bununla beraber bu gibi Peygamberi beyanatları, pek nadirdir. (O) Kur’an-ı Kerim ise (başka değil bir mevizedir) insanlığı irşâda, aydınlatmaya hidayet yoluna sevke vesile olan pek şerefli bir ilâhi öğüttür, (ve apaçık bir Kur’an’dır.) bir semavi kitaptır, bir nice hikmetleri toplayıcıdır, hak ile bâtılın arasını ayırıp tayin etmektedir, daima okunmasıyla sevap kazanılmaktadır.

Artık öyle yüce, mucize bir ilâhi kitap, nasıl şiir sayılabilir?. Nitekim Resûl-i Ekrem’e karşı muhalif cephe alanlar, savaşları bile göze aldıkları halde o Kur’an-ı Kerim’in bir sûresine bile nazire yazmaktan, O’nun aleyhine bir delil, bir kanıt getirmekten âciz kalmışlardır. Şuara sûresinin 224’üncü âyetinin izahına da bakınız.

“Dünyada bütün sühna veranın”

“Yazdıkları en bedî’ eserler”

“Kur’an-ı meâli iktiranın”

“Bir sûresine nazire olmaz”

Yasin Suresi 70. Ayet Meali ve Tefsiri

70. Hayat sahibi olan kimseyi korkutması ve kâfirler üzerine de azabın gerçekleşmesi için O Kur’an’ı indirdik.

70. Evet.. Kur’an-ı Kerim, asla şiir kabilinden değildir, O bir ilâhi kitaptır, bir ilâhi öğüttür. İşte Allah Teâlâ, bu hakikatı beyan için buyuruyor ki: (Hayat sahibi olan kimseyi korkutması) için Yani: Kalben hayatta olan akıllı, düşünen kimseyi ilâhi azab ile korkutup hidayet yoluna sevk için o Kur’an-ı Kerim’i inzâl ettik (ve kâfirler üzerine de) manen ölü sayılan dinsizler hakkında da (azabıngerçekleşmesi) vacip ve sabit olması (için) O Kur’an-ı Kerim’i indirdik. O’nun nüzulü, bu gibi hikmetlere dayanmaktadır. O öyle hayallere, şahsi düşüncelere dayanan bir şiirler mecmuası değildir. Buna inancımız tamdır..

Yasin Suresi 71. Ayet Meali ve Tefsiri

71. Görmediler mi ki, muhakkak biz onlar için kudret ellerimizin yaptıklarından dörder ayaklı hayvanlar yarattık artık onlar bunlara sahiptirler.

71. O putlara tapınan, Kur’an’ın ilâhi bir lütuf olduğunu takdir edemeyen müşrikler, inkârcılar (Görmediler mi ki?.) görmüş gibi bilmediler mi ki, (Muhakkak biz onlar için) kudret (ellerimizin yaptıklarından) yani: Kimsenin bir yardımı olmaksızın sırf kendi kudretimizle varlık alanına getirdiklerimizden (dörder ayaklı hayvanlar yarattık) develeri, sığırları, koyunları vücude getirdik. Artık (onları) o insanlar (bunlara) bu çeşitli cinsteki hayvanlara (sahiptirler) bunları disipline etmeye kâdirdirler, bunlardan istedikleri gibi istifâde edip duruyorlar.

Yasin Suresi 72. Ayet Meali ve Tefsiri

72. Ve onlara bunları musahhar itaatkâr kıldık. Artık bunlardan onların binecekleri Hayvanlar vardır ve bunlardan yiyiverirler.

72. (Ve onlara) O insanlara (bunları) bu çeşit çeşit hayvanları, (müsehhar) boyun eğici, itaatkar (kıldık) onlardan diledikleri gibi tasarrufta bulunabiliyorlar (artık bunlardan) bu hayvanlardan (onların) o insanların (binecekleri) hayvanlar (vardır) atlar gibi, develer gibi hayvanlara binerler, onlara yüklerini yüklerler, onlar ile istedikleri yerlere çıkar giderler. (ve) O insanlar (bunlardan) bu hayvanların deve, sığır, koyun gibi bir kısmının etlerinden, yağlarından (yiyiverirler) bu suretle de istifade ederler, geçimlerini temine muvaffak olurlar.

Yasin Suresi 73. Ayet Meali ve Tefsiri

73. Ve onlar için bunlar da menfaatler ve içilecekler vardı. Hâlâ şükretmiyecekler mi?

73. (Ve) Maamafih (onlar için) o insanlaramahsus olmak üzere (bunlarda) bu çeşitli hayvanlar da başkaca da (menfaatler) vardır. Onların tüylerinden, yünlerinden, derilerinden ve yavrularından da istifade ederler. (Ve) Bunlar da, insanlar için (içilecekler) de (vardır) onların bir kısmının sütlerinden de içip yararlanırlar. Bütün bunlar, insanların hakkında birer büyük ilâhi ihsandır. (HâIâ) Bir kısım insanlar (şükretmiyecekler mi?.) bunları kendilerine ihsan buyuran Kerem Sahibi Yaratıcının birliğini, yaratıcılığını tasdik ederek kendisine ibadette, ve şükürde bulunmayacaklar mıdır?. Nedir onlardaki, o gaflet, o cehalet!

Yasin Suresi 74. Ayet Meali ve Tefsiri

74. Onlar, belki yardım olunurlar diye Allah’tan başkasını mabut edindiler.

74. O bir kısım insanların cehaletine, pek divânece düşüncelerine bakınız ki: (Onlar, belki yardım olunurlar diye Allah’tan başkasını mabût edindiler) Bir takım putlara tapmakta bulundular, o putlardan bir şefaat, bir faide beklemektedirler. Hiç öyle mahlûk ve kendilerini bile bilip korumaktan âciz şeyler, Mâbut olabilirler mi?. Onlardan bir faide beklenilebilir mi?.

Yasin Suresi 75. Ayet Meali ve Tefsiri

75. Onlara yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar ise bunlar için hazırlanmış yardımcı erlerdir.

75. Şüphe yok ki, o taptıkları şeylerin (Onlara) o tapanlara (yardım etmeğe güçleri yetmez) o putlar, haddizatında âciz, zelil şeylerden başka birşey değildir. (Onlar ise) O putperest kimseler ise (bunlar için) bu putları, bu bâtıl ilahları için (hazırlanmış yardımcı erlerdir) o müşrikler, bu taptıkları putları müdafaaya çalışırlar, onların aleyhinde bulunanlara düşman kesilirler, öyle fâidesiz, kendilerini koruyamaz şeylerden bir faide beklerler. Bu ne kadar ahmaklık!.

Yasin Suresi 76. Ayet Meali ve Tefsiri

76. İmdi onların lâkırdıları seni üzmesin. Şüphe yok ki, biz, onların neleri gizlediklerinive neleri açığa vurduklarını biliyoruz.

76. (İmdi) Ey Peygamberlerin Sonuncusu teselli bul (onların) o müşriklerin öyle ahmak kimselerin (lâkırdıları seni üzmesin) onların sana şair, şihirbaz demelerinden, senin peygamberliğini inkâr etmelerinden dolayı müteessir olma. Onların artık ne kadar akılsız, cahil kendi fâidelerini, zararlarını takdirden âciz kimseler oldukları meydanda. Öyle ehemmiyetsiz kimselerin ne kıymetleri vardır ki, onların dedikodularından dolayı senin için endişeye mahal bulunsun!.

(Şüphe yok ki, biz) Ben Yüce Yaratıcı (onların neler gizlediklerini) nasıl yalanladıklarını, düşmanlık beslediklerini (ve neler açığa vurduklarını) lisanlariyle neler söylediklerini, ne gibi bâtıl isnatlarda, lâkırdılarda bulunduklarını (biliyoruz) onların hiçbir hal ve hareketi Allah katında meçhul değildir. Onlar elbette ki, lâyık oldukları cezalara kavuşacaklardır. Onlar Yüce Yaratıcının mahlûkatı üzerindeki kudretini tasarruflarını bir kere düşünmeli değil midirler?. Kâfirler ve münafıklar hakkında ne büyük bir ilâhi tehdit!.

Yasin Suresi 77. Ayet Meali ve Tefsiri

77. İnsan görmedi mi ki, muhakkak biz onu bir nutfeden yarattık, sonra o, bir apaçık düşman kesilmiştir.

77. Bu mübârek âyetler de Allah Teâlâ’nın yüce kudretine işaret eden insanlığın yaratılmasını dikkat nazarlarına sunuyor. Ölülerin tekrar hayata kavuşturulacağını inkâr eden cahillerin iddialarını açık bir şekilde reddediyor ve hatalarını teşhir buyuruyor. Ölüleri tekrar hayata kavuşturmanın imkânına ait, ibret verici, yaratılış harikasını örnek olarak gösteriyor.

Bütün kâinat levhalarını yoktan yaratmış olan hikmet sahibi Yaratıcının dilediği şeyleri hemen yaratıp vücude getireceğini bir misal ile izahta bulunuyor. Bütün varlıklara tamamen sahip, hepsi üzerinde hakkıyla hükmeden ve tasarrufta bulunan ve bütün insanları ahirette manevihuzuruna toplayacak olan Yüce Yaratıcının kutsiyyetini, ve bütün noksanlardan uzak bulunduğunu beyân buyurmaktadır.

Şöyle ki: O kıyamet hayatını inkâr eden (İnsan görmedi mi ki,) hiç göz ile görülmüşcesine bilmedi mi ki (muhakkak biz) yani: Ben Yüce Yaratıcı, kudret ve takdirimle (onu) o insanı ve onun benzerlerini (bir nutfeden yarattık) öyle bir damla su mesabesinde olan ehemmiyetsiz bir sıvıdan meydana getirdik.

(Sonra o) İnkarcı, o kadar Allah’ın kudretine şahitlik eden yaratma olayını bilip dururken (bir apaçık mücadeleci) kesilmiş (dir.) Cenab-ı Hak’ka karşı âdeta düşmanca bir vaziyet almış, O’nun yüce kudretini inkâr etmekte bulunmuştur. Bu ne kadar cahilce bir cür’et!.

Yasin Suresi 78. Ayet Meali ve Tefsiri

78. Ve kendi yaradılışını unuttu da bize bir misâl getirmeye kalkıştı, dedi ki: Kemikleri kim diriltebilir ki, onlar çürümüşlerdir.

78. (Ve) O inkârcı (kendi yaradılışını unuttu da,) kendisinin de öyle bir damla sudan vücude getirilmiş olduğunu düşünmez oldu da (bize bir misâl getirmeye kalkıştı) kendi iddiasınca ölüleri tekrar hayata erdirmenin mümkün olmayacağına dair bir acaip örnek göstermeğe cür’et etti. (Dedi ki: Kemikleri kim diriltebilir ki, onlar çürümüşlerdir) Onlar toprak kesilmiş, her tarafa savrulmuştur.

Artık onlar yeniden nasıl hayata erdirebilir?. İşte kendisinin başlangıçta nasıl yaratılmış olduğunu düşünmeyen, âlemin Yaratıcısının sonsuz olan kudretini takdir edemeyen bir cahil, böyle yanlış bir kanaatte bulunur. Rivayete göre “As bini Vail” elinde bir çürümuş kemik olduğu halde Peygamberin huzuruna gelerek o kemiği ufatmış, “Bu kemiği mi Allah Teâlâ böyle ufalandıktan sonra diriltecektir?.” diye söylenmiş..

Resûl-i Ekrem de: Evet.. Allah Teâlâ bunu diriltecektir, sonra seni öldürecek, sona seni diriltecek, daha sonra da seni cehennem ateşine girdirecektir. Diye buyurmuş, bunun üzerine bu âyetler, busurenin nihayetine kadar nâzil olmuştur. Diğer bir rivayete göre de Peygamberin huzuruna gelip bu inkârda bulunan “Übey-ibni Helef”dir ki, bu inkârcıyı, Resûl-i Ekrem Hazretleri Uhud gazvesinde bir darbe ile öldürmüştür.

Yasin Suresi 79. Ayet Meali ve Tefsiri

79. Deki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecektir. Ve o, bütün yaratılmışları tamamiyle bilendir.

79. Artık sen de ey Yüce Peygamber!. O gibi inkârcılara (De ki: Onları) o kemikleri (ilk defa yaratmış olan) Yüce Yaratıcı (onları tekrar diriltecektir) onları yeniden hayat sahasına çıkaracaktır. (Ve) şüphe yok ki, (o) âlemin Yaratıcısı (bütün yaradılmışları tamamiyle bilendir) o kemiklerin de nasıl parçalanmış, nasıl darmadağın olarak etrafa savrulmuş ve nerelerde kalmış olduklarını tamamen bilir.

Onları takdir edilen vakit gelince yüce kudretiyle tekrar toplar, tekrar hayata nâil eder. Özellikle bir damla sudan vücude gelmiş olan bir insan, yine kendisinin bir zerre miktarı olan aslî bir parçasının bâki kılınması ve iadesiyle tekrar teşekkül ederek varlık alanına çıkarılmış olur. Allah’ın kudreti karşısında böyle bir yaradılış asla inkâr edilemez.

Yasin Suresi 80. Ayet Meali ve Tefsiri

80. O Yüce Yaratıcı ki: Sizin için yemyeşil ağaçtan bir âteş vücuda getirmiştir de şimdi siz ondan yakıveriyorsunuz.

80. Ey inkârcı insanlar!. Bir kere de şunu düşününüz (O) Yüce Yaratıcı, (ki, sizin için) insanlar istifade etsinler diye (yemyeşil ağaçdan bir âteş vücude getirmiştir,) Evet.. Birçok ağaçlar rutubetlidir, kendilerinden suların çıkıp damlayacağı bir mahiyettedir.

Buna rağmen kendilerinden bir ateş meydana gelir (de şimdi siz onda yakıveriyorsunuz) o kuru bir mahiyetteki ağacı yakıp ondan istifade edersiniz, öyle rutubetli birşey, büsbütün ateşli bir durum almış olur. Bütün bunlar, Cenab-ı Hak’kın kudretiyle meydanagelmiş pek garip birer yaratılış eserleridir. Artık insanların kemiklerinin de Allah’ın kudretiyle tekrar büyüyüp gelişerek teşekkül etmesi, nasıl imkânsız görülebilir?.

Yasin Suresi 81. Ayet Meali ve Tefsiri

81. Gökleri ve yeri yaratmış olan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. Ve o hakkıyla bilen yaratandır.

81. Bir kere düşünmeli!. (Gökleri ve yeri yaratmış) Bu büyük âlemleri yoktan meydana getirmiş (olan) bir kudret sahibi Yaratıcı (onların mislini) o gökleri ve yeri mahvetikten sonra onların birer benzerini (yaratmaya kâdir değil midir?.) bu nasıl inkâr edilebilir?. (elbette kâdirdir) Onların benzerlerini vücude getirebilir. O halde o muazzam âlemleri yeniden yaratmaya kâdir olan Yüce Yaratıcı, insanları öldürdükten sonra tekrar iade edemez mi?.

Bu nasıl inkâr edilebilir?. (Ve O) ezeli Yaratıcı elbette ki, herşeyi hakkıyla (bilen) ve herşeyi yoktan (yaratan) bir Yüce Yaratıcı (dır) artık insanları da tekrar hayata kavuşturacağı asla imkânsız görülemez.

Yasin Suresi 82. Ayet Meali ve Tefsiri

82. O’nun emri, birşeyi istediği zaman ancak O’na “ol” demesidir ki, o da hemen oluverir.

82. Evet.. (O’nun) O kâinatın Yaratıcısının (emri) ilahlık şânı ve rablık vasfı şöyledir ki, O (birşeyi murat ettiği zaman) çeşitli mahiyetteki şeylerden herhangi birini yaratmak dilediği vakit (O’na ancak ol demesidir ki,) yani: Vücude gelmesini dilemesidir ki, (o da hemen oluverir) o da derhal varlık sahasına gelir. “Böyle bir kün = ol!” emrinden maksat, bir misâlden, yani: Allah’ın kudretinin yöneldiği şeyde hemen tesirini göstererek o şeyin derhal vücuda gelmesinden ibarettir. Binaenaleyh Yüce Yaratıcı ölmüş insanların da tekrar hayat bulmalarını istediği vakit, hepsi de hemen yeniden teşekkül eder, hayata ererek varlık alanına atılmış olurlar.

Yasin Suresi 83. Ayet Meali ve Tefsiri

83. Hakikaten noksanlardan münezzeh tesbihve takdise lâyıkdir. O Yüce Yaratıcı ki, herşeyin tam mülkü O’nun kudret elindedir ve siz de ancak O’na O’nun mânevî huzuruna döndürüleceksinizdir.

83. (Hakikaten noksanlardan münezzeh) Tesbih etmeye ve kutsamaya lâyık (dır O) Kerem Sahibi Yaratıcı (ki, herşeyin tam mülkü, O’nun kudret elindedir.) bütün varlıklara sahip, hepsinin üzerinde hükmü açık ve gizli cereyan eden, ancak O Yüce Yaratıcı’dır.

O’nun ilâhi hükmü, bütün mahlûkat üzerinde cereyan etmektedir. (ve siz de) Ey insanlar!. (ancak O’na) O Yaratıcınızın mânevi huzuruna, O’nun tâyin edeceği muhasebe ve muhakeme alanına (döndürüleceksinizdir.) bu dünya hayatı nihayet bulacak, bütün insanlar lâyık oldukları âkibetlere kavuşacaklardır. Artık daha dünyada iken o istikbali düşünmelidir, Yüce mâbudun mânevi huzuruna gidip ilâhi tecellilerine kavuşmaya vesile olacak güzel amellerde bulunmaya çalışmalıdır.

Kur’an-ı Kerim’in bu yüce irşadını, tenbihlerini güzelce düşünerek doğru bir inanca sarılmalıdır, ilâhi lütf o erişmeyi istirham ederek ilâhi korumaya sığınmalıdır. Başarı, Allah’tandır.

§ Melekût;

Tam bir mülk manâsınadır. Birşey hakkında tam bir tasarrufa, bir hâkimiyete sahip olan zât, onun melekûtuna, yani tam mülkiyetine sahip demektir. Yasin sure-i celîlesi, pek mukaddes bir Kur’an sûresidir, okunması pek çok sevaba vesiledir. Tefsir-i Kebir’de vesâirede işâret olunduğu üzere mübârek Yasin sûresini ölmek üzere bulunan bir müminin yanında okumakta birçok fayda vardır.

Öyle bir zamanda o müminin bedeni kuvveti zayıf bulunur, lisanı söz söylemekten âciz bir halde kalır, artık günahlardan ayrılarak kalben Cenab-ı Hak’ka yönelmiş olur. Binaenaleyh böyle bir sırada onun başı yanında bu mübârek sure okununca onun kalbi kuvveti artar, güzel itikadı kuvvetlenir, mânen şifa bulmuş olur.

Maamafih böyle mukaddes âyetlerin okunması bereketiyle o müminin inşaallah ölümü kolaylaşır, kabrinde de istirahate erer. Bir hadis-i şerif şu meâldedir: “Bir kimse Yasin suresi ni Allah’ın rızasını taleb ederek okursa -küçük günah kabilinden olan- geçmiş günahı kendisi için bağışlanır. Artık onu ölülerinizin yanında okuyunuz.” Bu sahih bir hadistir. Fakat şu meal de iki hadiste rivâyet olunuyor.

“Şüphe yok ki, herşey için bir kalp vardır, Kur’an’ın kalbi ise Yasin’dir, kim Yasin’i okursa onun okunması sebebiyle kendisi için Kur’an’ı on defa okuma -sevabı- yazılır.” “Kim Yasin’i bir defa okursa Kur’an’ı sanki iki defa okumuş olur. Bu iki hâdisin rivâyeti ise zayıftır. Bunlar sahih rivâyetler kabilinden değildir. Şüphe yok ki: Bir mükâfata erişmek, tercih edilen zahmet miktarıncadır.

Bir mübârek sureyi okumakla bütün Kur’an’ı okumak elbetteki, aynı olamaz. Bir de birşey diğer birşeye bir açıdan benzetilmekle, bu iki şeyin her yönden eşit olmasını gerektirmez. Belki bunlar arasında bir açıdan bir eşitlik bulunduğuna işaret edilmiş olur.

Bu husus Elcami-üs Sağîr’de ve onun şerh-i Feyz-ül Kadîr’de gösterilmiştir. Kısacası: Biz, kerim, rahim yaratıcımızın daima iltifatını istirham eder, O’nun Yüce rahmetinden ümidimizi asla kesmeyiz. Velhamdülillâh-i Rabbil’âlemin vessalâtü vesselâmü ala seyyidina muhammedin ve âlâ âlihi ve eshabi-hi acmaîn.

Sonraki Sure: Saffat Suresi Meali ve Tefsiri

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN