YASİN SURESİ MEALİ VE TEFSİRİ

Yasin Suresi 31. Ayet Meali ve Tefsiri

31. Görmediler mi ki, onlardan evvel ne kadar kavimleri helâk ettik. Şüphe yok ki, onlar, bunlara dönüp gelmiyorlar.

31. Son Peygamber’i inkâr eden Mekke-i Mükerreme’deki müşrikler vesâirede (Görmediler mi ki,) görmüş gibi bilip haberdar almadılar mı ki, (onlardan evvel) o Yüce Peygamber’i inkâr edenlerden önce (ne kadar kavimleri helâk ettik) Ad ve Semud kavimleri gibi nice inkârcı cemaatleri çeşit çeşit felâketlere uğrattık. Bu sonraki inkârcılar, onların o tarihi hâllerinden bir ibret almalı değil midirler?.

(Şüphe yok ki, onları) O evvelce helâk olan kavimler (bunlara) bu şimdiki inkârcı kavimler arasına (dönüp gelmiyorlar.) Artık onlar dünyaya dönecek değillerdir. Onlar ahiret azabından yakalarını kurtaramıyacaklardır. Materyalist ve diğerleri gibi ruhun bir bedenden diğerine geçtiğine inanan kimselerin kuruntuları ve ölmüş insanların tekrar bu dünyaya geleceklerine dâir lâkırdıları birer cahilce, temelsiz iddiadan başka birşey değildir.

Yasin Suresi 32. Ayet Meali ve Tefsiri

32. Ve hepsi de bizim katımızda hesap vermek için topluca huzura getirilmişlerdir.

32. (Ve hepsi de) Geçmiş ve şu anda vegelecekte ortaya çıkacak insanların, kavimlerin herbiri de kıyamet günü (bizim katımızda) muhasebeye tâbi olmak için (mecmuan) toptan birlikte (huzura getirilmişlerdir) yani: Onların o kıyamet âleminde mahşere sevk edilmeleri, bir muhakemeye tâbi tutulmaları Allah’ın takdiri ile gerçekleşmiştir, gerçekte vuku bulmuş gibi kesin bir emirdir. Elbette ki, birgün kıyamet kopacak, herkes dünyadaki amellerine göre mükâfat veya ceza görecektir. Bunu dikkate alıp ona göre hazırlanmalıdır.

Yasin Suresi 33. Ayet Meali ve Tefsiri

33. Ve onlar için ölmüş yer bir ibrettir. Onu hayata kavuşturduk ve ondan daneler meydana çıkardık da ondan yiyiverirler.

33. Bu mübârek âyetler de her yönüyle mukaddes, noksanlardan münezzeh olan âlemin Yaratıcısı bir kısım yaratılış eserlerine dikkatleri çekiyor. Yeryüzüne vakit vakit yeni bir hayat vererek orada birçok faydalı mahsulâtı yaratışını ve bunlardan insanların yararlandıklarını ve daha nice çiftler, eşsiz eserler yarattığını beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Kerem Sahibi Yaratıcı kendi kudretine ve öldükten sonra dirilmenin vukuuna delil olmak üzere buyuruyor ki: (Ve onlar için) İnsanların öldükten sonra hayata kavuşturulup ahiret âlemine sevkedileceklerini inkâr eden gâfiller için (ölmüş yer, bir ibrettir) Allah’ın kudretine ait yüce bir alâmettir.

(Onu hayata kavuşturduk) Bir nice yerler vardır ki, öteden beri bitirme kuvvetinden mahrum iken bilâhara bu kuvvete sahip olarak üzerinde nice çeşitli bitkiler meydana gelir. Birçok yerlerde görülmektedir ki, kış gelince bitirme kuvvetinden mahrum kalırlar, üzerlerinde bitkilerden, hayati izlerinden birşey görülmez.

Sonra bahar olur, yağmurlar yağar, o yerlerde çeşit çeşit bitkiler, ekinler, çicekler meydana gelir, o yerler yeniden hayata kavuşmuş olurlar. (Ve ondan) Yer sahasından (bir dane) buğday, arpa, pirinç gibi bir çeşit ürün meydana (çıkardık da) artık insanlar vesâire(ondan yiyiversinler.) geçimlerini te’min ederler.

İşte öyle öIu bir hâlde bulunan yeryüzünün vakit vakit yeniden hayat bulmuş gibi olarak üzerinde binlerce çeşit bitkinin vücude gelmesi, bir kudretin eseridir, Cenab-ı Hak’kın yoktan var ettiği Adem Aleyhisselâm’ı ve O’nun zürriyetleri olan diğer insanları da öldüklerinden sonra tekrar hayata kavuşturacağına pek açık bir örnektir. Artık uhrevî hayat nasıl inkâr edilebilir ve imkânsız görülebilir?.

§ Hab; Dane demektir, bir cins isim olduğundan aza da, çoğa da denilebilir. Tekili “habbe”dir, çoğulu da “hubub” ve “hububat”dır.

Yasin Suresi 34. Ayet Meali ve Tefsiri

34. Ve orada hurmalıklardan ve üzüm bağlarından nice bostanlar vücuda getirdik ve orada su kaynaklarından suları akıtıverdik.

34. Kerem Sahibi Yaratıcı yine buyuruyor ki: (Ve orada) Yeryüzünde (hurmalıklardan ve üzüm başlarından nice bostanlar vücude getirdik) bu pek fâideli, bol meyvelerden herkes istifade etmektedir. (ve orada) Yeryüzünde (su kaynaklarından suları akıtıverdik) her taraftan sular fışkırarak yeryüzüne yayılmakta, insanlar için, vesâir hayvanlar ve bitkiler için birer hayat kaynağı bulunmaktadır. Bunlar da ne büyük birer kudret eseridir, birer ilâhi nimettir.

Yasin Suresi 35. Ayet Meali ve Tefsiri

35. Tâki, onun mahsulünden ve kendi ellerinin imal ettiklerinden yiyiversinler. Hâlâ şükretmeyecekler midir?

35. Evet.. O kadar çeşitli kudret eserleri meydana getirilmiştir. (Tâki) İnsanlar (O’nun) ve zikredilen bostanların (mahsulûnden ve kendi ellerinin imal ettiklerinden) ektikleri ekinlerin, diktikleri ağaçların meyvelerinden ve imâl ettikleri çeşitli yiyeceklerden (yiyiversinler) bunları kendilerine ihsan buyuran Yüce Yaratıcıyı kutsamaya ve yüceltmeye çalışsınlar, üzerlerine düşen şükürvazifesini yerine getirsinler. O bir takım inkârcı kavimler ise, (Hâlâ şükretmiyecekler midir?.) hala bu nimetleri kendilerine ihsan buyuran Kerem Sahibi Yaratıcının birliğini, kudret ve büyüklüşünü düşünerek ona şükürlerini sunmayacaklar mıdır?. Bu ne kadar gaflet!. Ne derece büyük bir nankörlük!.

Yasin Suresi 36. Ayet Meali ve Tefsiri

36. O ilâhî zât noksanlardan münezzehtir ki, yerin bitirdiklerinden ve insanların kendi nefislerinden ve bilmedikleri şeylerden nice çiftleri, onların hepsini yaratmıştır.

36. Evet.. Bu kadar muazzam hilkat âsârını yaratan ve yaratmakta olan Yüce Yaratıcı, Evet.. (O Yüce zât) Bütün kudret ve hikmetlere sahiptir, bütün noksanlardan (münezzehtir ki,) buna bütün kudret eserleri şahitlik etmektedir. O ezeli mâbud, kudretine işaret ve şehadet eden nice eşsiz eserleri meydana getirmiştir ve kısacası (yerin bitirdiklerinden) yeryüzündeki bütün ağaçlardan, madenlerden, su kaynaklarından nice çeşitli ve mükemmel eserleri yaratmıştır. (ve) İnsanların (kendi nefislerinden) erkek ve dişi nev’ilerini yaratmış ve yaratmakta bulunmuştur. (ve) İnsanların (bilmedikleri şeylerden) de daha nice (çiftleri) vücude getirmiştir.

Evet.. (onların) O çeşitli yaratılış eserlerinin (hepsini) de o Yüce Yaratıcı (yaratmıştır) ondan başka bir yaratıcı yoktur. Bütün bu görülüp duran eserler, eşsiz varlıklar o kudretli Yaratıcının ahiret hayatını da yaratmaya kâdir olduğunu pek açık ve kat’i surette göstermektedir. Ve o Kerem Sahibi Yaratıcının daha nice kudret eserleri de bakışlara çarpıp durmaktadır.

Yasin Suresi 37. Ayet Meali ve Tefsiri

37. Ve onlar için gece de bir ibrettir. Ondan gündüzü yüzüp ayırırız. Hemen onlar, karanlıklara girmişler olurlar.

37. Bu mübârek âyetler de Cenab-ı Hak’kın kudret ve hikmetine şahitlik eden gök cisimlerine, onların hareket tarzlarına ve geceler ile gündüzlerin birbirini ne kadar muntazam bir surette takibedip durduğunadikkatleri çekmektedir. Şöyle ki: (Ve onlar için) O ahiret hayatını, Allah’ın kudretinin herşeye fazlasıyle kâfi bulunduğunu takdir edemeyen kimseler için (gecede bir ibret vardır) o da birşeyin yok olduktan sonra yeniden yaratılmasına bir delil, bir örnektir.

(O’ndan) O geceden (gündüzü yüzüp; ayırırız,) gündüzü gidererek gecenin karanlığını meydana çıkarmış oluruz. (hemen onlar) İnsanlar (karanlıklara girmişler olurlar.) gündüzün ziyâsından mahrum kalırlar. Bu, bir nev’i ölüm demektir. Sonra gündüz olunca gece vakti ışıklar içinde kalır. Adeta yeniden hayat bulmuş gibi olur. Bu ne eşsiz bir kudretin eseridir.

Bu âyeti kerime’de işaret vardır ki, bu dünyada asl olan yokluk mahiyetinde bulunan karanlıklardır, nur ise arızîdir. İşte insanlar da esasen yok iken bilâhara Allah’ın kudreti ile meydana gelmiş, hayat ışığına kavuşmuşlardır. Binaenaleyh tekrar hayattan mahrum kalıp öleceklerdir. Sonra da tekrar hayata kavuşacaklardır. Nasıl ki, gündüzleri geceler, geceleri de gündüz takibediyorsa insanları da öldükten sonra bir ebedî hayat takibedecektir. Allah’ın kudretine göre bu her şekilde mümkündür. Buna şüphesiz inanıyoruz.

§ Selh; Lügatte soymak, bir hayvanın derisini soyup kendisini o deriden ayırmaktır. Ve her ay’ın son gününe de selh denilir. Burada bu selh kelimesi, bir istiâre kabilinden olarak gündüzun ışığını gidererek gecenin karanlığını ortaya çıkarmak manâsında kullanılmaktadır.

Yasin Suresi 38. Ayet Meali ve Tefsiri

38. Güneş de kendisine mahsus karargâhında akar gider. İşte bu, O azîz, alîm’in takdiridir.

38. (Güneş de kendisine mabsus karargâhında akar gider) Hergün doğarak kendi yörüngesinde belirli vakte kadar yürümesine devameder. Akşam olunca batıp görünmez bir hale gelir, kendisi için bir sene içinde üçyüz batış ve doğuş olmuş olur. (İşte bu) Güneşin öyle enteresan doğması ve batması, böyleufuklara ışık yayar bir vaziyette bulunuşu (O aziz) herşeye kâdir, galip olan ve (alîmin) herşeyi ilmen kuşatan Yüce Yaratıcının (takdiridir.) O’nun dilemesinin yaratmasının bir eseridir. Bu ne kadar büyük bir kudret alametidir. Bu, güzelce düşünülmeli

Yasin Suresi 39. Ayet Meali ve Tefsiri

39. Biz ay’a da menziller takdir ettik. Nihayet hurma salkımının eski kurumuş eğri dalı gibi bir hâle dönmüş olur.

39. Evet.. Alemlerin Rabbi buyuruyor ki: (Biz aya da menzillen takdir ettik) O da güneş gibi semada kendisine tâyin edilmiş olan yörüngelerde, alanlarda dolaşmasına devameder durur. Her ay içinde ay için yirmi sekiz konak vardır. Ay otuz gün olunca kamer iki gece gizlenir, görünmez ve eğer ay yirmi dokuz gün olursa kamer bir gece görünmez bir hâlde bulunur. (nihayet hurma salkımının eski kurumuş eğri dalı gibi bir hale dönmüş olur) Bir ay içindeki dolaşması neticesinde görülen tarafı incelerek git gide gözden kaybolur.

§ Urcun; Hurma salkımının kuruyup yay gibi eğilmiş olan dalı =çöpü demektir.

Yasin Suresi 40. Ayet Meali ve Tefsiri

40. Ne güneş için lâyık olur ki, o ay’a yetişmiş olsun. Ne de gece için lâyıkdır ki, gündüzü geçmiş bulunsun ve hepsi de birer felekte yüzerler.

40. Gerek güneş için ve gerek ay için belirli alanlar, belirli doğuş ve batış vakitleri tâyin buyurulmuştur. Artık (Ne güneş için lâyık olur ki,) yani: Sâhih bulunur ki, (o) güneş (ay’a yetişmiş olsun) onunla beraber gece vaktinde birleşmiş bulunsun. (ne de gece için lâyıktır ki) hikmet ve menfaata uygundur ki, (gündüzü geçmiş bulunsun) daha gündüz vakti tamam olmadan gece vakti girmiş olsun, herbirinin takdir edilmiş birer zamanı vardır, o zaman düzgün sekilde devam eder (ve hepsi de birer felekte yüzerler.)

Güneş de, ay da kendilerine tahsis edilmiş olan semada, daire dahilinde (yüzerler) dolaşır dururlar, mükemmel birkolaylık ve rahatlıkta hareketlerine devam eder giderler. “Eski Astroloji bilginleri, yıldızların, ay ile güneşin göklerde saplanmış, çakılı olduklarına inanırlardı. Kur’an-ı Kerim ise onların birer felekte, batıkların sular içinde yüzüp gittikleri gibi dönmekte olduklarını haber vermektedir. Nitekim sonraki astronomi ve astroloji alimleri de bu görüştedirler. Bu da Kur’an-ı Kerim’in nasıl hakikatleri beyan eden bir kitap olduğuna bir delildir.

Yasin Suresi 41. Ayet Meali ve Tefsiri

41. Ve onlar için bir alâmettir, onların çoluk çocuklarını dolmuş bir gemiye muhakkak bizim yükletmiş olmamız.

41. Bu mübârek âyetler de Allah Teâlâ’nın kulları hakkındaki diğer bir büyük nimetini bildiriyor. Onlant bir rahmet eseri ve bir uyanma vesilesi almak üzere takdir edilen vakte kadar yaşatıp faydalandırmış olduğunu ihtar ediyor. Bir kısım insanların ise bu kavuştukları nimetleri takdir ve kendilerini Allah’ın birliğinden haberdar eden delileri kabul etmeyip onlardan kaçınır olduklarını teşhir buyurmaktadır.

Şöyle ki: (Ve onlar için) İnsanlara mahsus (bir alâmettir) Cenab-ı Hak’kın kudretine ve kulları hakkındaki rahmet ve yardımına işaret eden bir delildir. (Onların evlat ve iyalini) İnsanların çoluk ve çocuklarını (dolmuş bir gemiye muhakkak bizim yükletmiş olmamız) Evet.. Cenab-ı Hak, denizlerde cereyan eden ve birçok insanları, hayvanları, eşyayı içine almış bulunan gemileri insânların emnine vermiştir. İnsanlar, ticaret için, seyahat için o gemilere birer, denizlere açılırlar.

İnsanları öyle gemilere kavuşturan ve koruyan şüphe yok ki, Allah Teâlâ’dır. Aksi durumda böyle bir hareket mümkün olamaz. Gemiler, parçalanırlar, içindekiler de mahvolur giderler. “Bir görüşe göre buradaki zürriyetten maksat, önceki babalardır. Gemiden maksat da, Nuh Aleyhisselâm’ın gemisidir. O gemiye binenler,tufandan kurtulmuş, selâmet sahiline ermişlerdi. Zürriyet tâbiri, evlat ve torunlar için kulanıldığı gibi baba ve dedeler için de kullanılır.

Yasin Suresi 42. Ayet Meali ve Tefsiri

42. Ve onlar için bunun gibi binecekleri şeyleri de yarattık.

42. (Ve onlar için) İnsan nev’ine mahsus almak üzere (bunun gibi) gemi gibi nakil vasıtası olacak şeylerden insanların (binecekleri şeyleri de, yarattık) karalarda yürümek için develer, atlar mandalar gibi şeyleri de meydana getirdik. Ve Hz. Nuh’un gemisi gibi bilâhare nice gemiler de Cenab-ı Hak’kın verdiği bir kuvvet, bir kabiliyet ile meydana getirilmiştir.

“Bu âyeti kerime, yeryüzünde ve havalarda gidiş-gelişi temin eden otomobilleri, trenleri, uçakları da kapsamaktadır. Çünki bunların asıl maddelerini yaratan, bunlara o hareket ve sür’ati veren, onları muhafaza eden de yine Âlemlerin Yaratıcısı’dır. Bunları meydana getirmeğe çalışan, muvaffak olan insanları da yaratan, onlara o kabiliyeti veren de yine o Yüce Yaratıcı’dır. Eğer O’nun yaratması kabiliyet vermesi olmasa idi hiçbir şey ne meydana gelebilirdi ve ne de başka birşeyi meydana getirebilirdi.

Yasin Suresi 43. Ayet Meali ve Tefsiri

43. Ve eğer dilersek onları boğarız, artık onlar için ne bir imdada koşan vardır ve ne de onlar kurtarılabilirler.

43. İşte Cenab-ı Hak buyuruyor ki: (Ve eğer dilesek onları boğarız) Onları içinde bulundukları nakil vasıtaları muhafaza etmiş olamaz. (artık onlar için) O boğulmaları takdir edilen yolcular için (ne bir imdada koşan vardır) onların imdadına koşup onlara yardım edecek bir kimse bulunabilir (ve ne de onlar kurtarılabilir) onları içine düştükleri suların içinden dışarıya çıkarıp kurtaracak bir kimse de bulunamaz. Nitekim vakit vakit öyle fecî hâdiseler vuk’u buluyor. Gemiler batıyor,uçaklar düşüyor, ecelleri tamam olmuş olanlar ölüp gidiyorlar, imdatlarına koşacak bir kimse bulunmuyor. Böyle bir felâketin meydana gelmesinde insanları Cenab-ı Hak’tan başkası kurtaramaz.

Yasin Suresi 44. Ayet Meali ve Tefsiri

44. Ancak bizden bir rahmet olarak ve bir zamana kadar yararlandırmak için dilersek onları kurtarırız.

44. İşte o Kerim Yaratıcı buyuruyor ki: (Ancak) Dilersek (bizden bir rahmet olarak) onları o felâketten muhafaza ederiz (ve bir zamana kadar) ecelleri nihayet buluncaya değin onları yaşatıp (yararlandırmak için) o felâketten kurtarırız.

Evet.. Birçok kere gemiler denizlerde parçalanırlar, sular içinde kalırlar ve yine birçok kere uçaklar vesâir nakil vasıtaları düşer, bir yere çarpar. Bununla beraber içinde olanlar kısmen veya tamamen ölmeyip hayatta kalırlar. Bütün bunlar birer ilâhi takdir eseridir. Herhalde Allah’ın korumasına sığınılmalıdır, bu gibi hâdiselerden ibret alarak Hak Teâlâ’nın varlığına, kudretine güzelce itikat edilmelidir.

Yasin Suresi 45. Ayet Meali ve Tefsiri

45. Onlara belki merhamet olunursunuz, önlerinizde olandan ve arkanızda olandan sakınınız, denildiği zaman onlar yüz çevirirler

45. Maalesef öyle insanlar da vardır ki, Cenab-ı Hak’kın yaratıcılığını, kudretini güzelce düşünmezler, ona tam bir samimiyetle inanmazlar.

(Onlara belki merhamet olunursunuz) Cenab-ı Allah’ın korumasına, lütf ve yardımına erişmiş bulunursunuz (önlerinizde ve arkalarınızda olandan sakınınız) dünya ve ahiret azabın düşününüz de onu gerektirecek şeylerde bulunmayınız, sizden evvelki kavimlerin başlarına gelmiş olan belâlara ve gelecekte ortaya çıkması düşünülen felâketlere düşmeğe sebebiyet vermeyiniz (denildiği zaman..) onlar yüz çevirirler, arkalarını dönerler, böyle iyiliksever bir tenbihi güzelce karşılayarak ona riâyette bulunmazlar.

Yasin Suresi 46. Ayet Meali ve Tefsiri

46. Ve onlara Rablerinin ayetlerinden bir âyet gelmez ki, illâ ondan yüz çevirmişlerdir.

46. Evet.. Onlar nasihat kabul etmez, kendi âkibetlerini düşünmezler. (Ve onlara Rab’lerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki) O müşriklere, inkârcılara Allah’ın birliğini bildiren bir delil, bir ilâhi emir gelip tebliğ edildi mi, onu kabul etmezler, onlar (illâ O’ndan yüz çevirmişlerdir.) onları öyle delilleri inkâr eder, hakkı kabulden yüz çevirir dururlar. Onlar, Kur’an-ı Kerim’in yüce beyanlarını kabul edip de İslâm şerefine nâil olmak istemezler. Onlar aslî yaratılışlarını öyle zâyetmiş kimselerdir.

Yasin Suresi 47. Ayet Meali ve Tefsiri

47. Ve onlara “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz” denildiği vakit kâfir olanlar, imân edenlere dediler ki: Biz mi doyuracağız, o kimseyi ki, eğer Allah dilese idi onu doyururdu. Siz başka değil, ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz.

47. Bu mübârek âyetler de o inkârcıların fakirlere şefkat göstermekten, insaniyete hizmetten mahrum olduklarını bildiriyor, onların ne kadar cahilce, cimrice iddialarına ve bir alay yoluyla kıyametin kopma vaktini sual eder olduklarını hikaye buyuruyor. Ve onların nihayet nasıl korkunç bir ses ile Allah’ın kahrına uğrayarak her türlü muameleden mahrum kalacaklarını ihtar buyurmaktadır.

Şöyle ki: (Ve onlara) O Cenab-ı Hak’kın ayetlerini inkâr eden müşriklere (Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden infak ediniz) Allah’ın bir lütfu olarak nâil olduğunuz mallarınızdan bir şükür vazifesi olarak fakirlere, zayıflara yardımda bulununuz (denildiği vakit) o (kâfir olanlar) Mekke-i Mükerreme’de bulunup âlemlerin Yaratıcısını inkâr eden zındıklar (imân edenlere) alay etme maksadiyle (dediler ki: Biz mi doyuracağız) tavsiyeniz doğrultusunda yedirip içireceğiz (o kimseye ki,) sizin iddianıza göre (eğer Allah dilese idi onu doyururdu.) onu yiyeceğe, nimete kavuştururdu, bize muhtaç kılmazdı.

(Sizbaşka değil, ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz) Ey bize infak ile emr edenler!. Bu emriniz doğru değildir. Siz bir lüzumsuz teklifte bulunuyorsunuz, Allah’ın rızık vermediğine biz nasıl verebiliriz?. Bu inkârcılar, kendi cimriliklerini göstermemek için böyle bir ifadede bulunmuş oluyorlardı. Nitekim her asırdaki cimriler, böyle söylemektedirler.

Bunların maksatları pek yanlıştır. Evet.. Kerem Sahibi Yaratıcı bazı kullarını fakirlik ve ihtiyaç içinde bırakır. Bu bir ilâhi imtihandır, bilmediğimiz bir hikmet ve faydaya dayanmaktadır. Bu ilâhi takdire kimse itiraz edemez. Fakat o gibi muhtaç kimselere hali, vakti yerinde olanların yardım etmelerini de emr etmiştir. Bu da bir hikmet gereğidir. Bu emre uyanlar, Cenab-ı Hak’ka olan itaatlerini göstermiş, sevaba, mükâfata aday olmuş olurlar. Bu vesile ile de insanlar arasında dayanışma, şefkat ve merhamet duyguları meydana gelmiş ve sosyal bir fazilet tecelli etmiş bulunur.

Yasin Suresi 48. Ayet Meali ve Tefsiri

48. Ve derler ki: O tehdit ne zaman? Eğer siz sadıklar oldunuz iseniz.

48. (Ve) O inkârcılar, alay etme yoluyla sual ederek (derler ki, o tehdit) o kıyamet saati (ne zaman?.) dir, onu bize haber veriniz. (eğer gerçekten doğru söylüyorsanız) Eğer öyle bir mükâfat ve ceza zamanı var ise o ne vakit meydana gelecektir?. Haydi ona dair bize malûmat veriniz bakalım?.

Yasin Suresi 49. Ayet Meali ve Tefsiri

49. Onlar, birbirleri ile çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak olan korkunç bir sesten başkasını gözetmezler.

49. Allah Teâlâ da o alaycıları red etmek ve onların bu alçak durumlarını ilân etmek için buyuruyor ki: (Onlar, birbirleriyle çekişip dururlarken) Onlar dünyevî muamelelerinde, geçimliklerine ait işlerde birbiriyle çekişmede, düşmanlıkta bulunurlarken (kendilerini yakalayacak korkunç bir sesten başkasını görmezler) onlar nefhai ula ile yani İsrafilAleyhisselâm’ın Sûr’a ilk üfürmesiyle hemen hayattan mahrum kalırlar, kırk sene sonra da ikinci sûr vuku bularak hepsi de yeniden hayat bulup mahşere sevkedilirler, lâyık oldukları cezalara kavuşurlar.

Yasin Suresi 50. Ayet Meali ve Tefsiri

50. Artık ne bir vasiyet yapmaya güç yetirebilirler ve ne de ailelerine. dönebilirler.

50. (Artık) Öyle bir ilk sûra üfürüldü mü, bütün insanlar, hayatlarından mahrum kalırlar (ne bir vasiyet yapmaya) malları ve canları hakkında bir vasiyette, bir tavsiyede bulunmaya kâdir olabilirler (ve ne de âilelerine dönebilirler) eğer evleri, yurtları dışında bulunmuşlar ise hemen orada ölmüş olurlar, aileleriyle dünyada bir daha görüşmeğe muvaffak alamazlar. Artık bu korkunç âkibeti bir düşünmeli değil midirler?.

Yasin Suresi 51. Ayet Meali ve Tefsiri

51. Ve Sûr’a üfürülmüş olacakdır. Artık onlar o zaman kabirlerinden kalkıp Rablerine doğru koşarak giderler.

51. Bu mübârek âyetler, kıyametin ne şekide vuku bulacağını ve insanların kabirlerinden kaldırılarak mahşere ne şekilde sevkedileceklerini bildiriyor. Artık ilâhi va’din gerçekliğini ve Peygamberlerin sözlerinde sadık olduklarını inkârcıların itiraf edeceklerini ve bütün insanların asla bir zulme uğramaksızın lâyık oldukları âkibetlere kavuşacaklarını beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Ve) Büyük kıyamet vuk’u bulunca (Sûr’a üfürülmüş) olacak (dır) yani: İkinci sûra üfürülmüş olacaktır.

Bu hâdisenin vukuu, muhakkak olduğu için mazi sigasiyle “Nüfiha = üfürülmüştür” diye beyan buyuruluyor. (Artık) öyle ikinci defa sûra üfrülünce (onlar) o bütün ölmüş gitmiş olan kimseler (o zaman kabirlerinden) defnedildikleri yerlerdeki bedenlerinin parçaları bir araya getirilip yeni bir hayat bularak (kalkıp Rablerine doğru) Kerem Sahibi Yaratıcının tâyin buyurmuş olduğu mevkie, ilâhi mahkemeye (koşarak giderler) öyle bir muhasebe, ve muhakememevkiine ister istemez sevkedilmiş olurlar.

§ Ecdâs; Cedesin çoğulu olup kabirler mânâsınadır. “Yensilûn” da mecbur tutularak sür’atle, kuvvetle koşarlar demektir.

Yasin Suresi 52. Ayet Meali ve Tefsiri

52. Demiş olurlar ki, eyvah bize! Bizi kim uyuduğumuz yerden kaldırdı? İşte bu Rahman’ın vaadettiğidir ve gönderilmiş olanlar, doğru söylemişler.

52. Azaba uğrayacak şahıslar (Demiş olurlar ki) yani: Kıyamet günü muhakkak ki, diyeceklerdir. (eyvah bize!.) Ey helâk neredesin, gel imdadımıza yetiş!. (Bizi kim uyuduğumuz yerden kaldırdı?.) Orada böyle bir azaba mâruz bulunmuyorduk. (işte bu) Bizim böyle kabirlerimizden kaldırılmamız (rahmanın vâd ettiğidir) ki, gerçekleşmiş oldu (ve gönderilmiş olanlar) Allah’ın Peygamberleri (doğru söylemiş)ler.

Bu kıyamete dâir bizlere verdikleri bilgiler, doğru imiş. Eyvah ki, biz onları tasdik etmemiştik de şimdi böyle bir felâkete uğramış bulunmaktayız. Rivâyete göre ilk sûra üfürülme ile ikinci defa üfürülme arasındaki kırk sene içinde kabir azabı kaldırılacak, ölüler uykuya dalmış gibi bir hâlde bulunacaklardır. Artık yeniden hayata erip cehennem azabına mâruz kalacaklarını anlayınca öyle feryat ve figanda bulunacaklardır.

Bazı zatların beyanına göre de her ne kadar kâfirler ve isyankârlar, kabirlerinde azap göreceklerse de bu azap, cehennem azabına nazaran pek hafif görüleceği cihetle kabirdeki vaziyet, bir uyku vaziyeti gibi sayılarak bundan ayrılıp da, öyle müthiş bir azaba tutulacaklar: Eyvah bize!. Diye feryat ve figana başlayacaklardır.

Yasin Suresi 53. Ayet Meali ve Tefsiri

53. Olan müthiş bir sesten ibarettir, hemen onlar o anda huzurumuzda hazır bulunurlar.

53. O beyan olunan “nefhai saniye”, İsrâfil Aleyhisselâm’ın ikinci defa Sûr’a üfürmesi ki onunla bütün insanlar yeniden hayata ereceklerdir. (olan müthiş bir sesten ibaret)tir.Nasıl ki, korkunç bir ses ile hepsi birden öleceklerdir, ikinci bir ses ile de hepsi birden hayata kavuşacaklardır, (hemen onlar o anda) öyle yeniden hayata erince (huzurumuzda hazır bulunurlar.) yani: Muhasebeye tâbi tutulmak üzere hepsi de Cenab-ı Hak’kın tâyin buyurduğu mevkide hazır bulunacaklardır, hiçbiri geri kalamıyacaktır.

Yasin Suresi 54. Ayet Meali ve Tefsiri

54. Artık bugün hiçbir şahıs birşey ile zulüme uğratılmaz ve sizler de, yapmış olduğunuz şeylerden başkasıyla cezalandırılmazsınız.

54. (Artık bu gün) Bu kıyamet günü (hiçbir şahıs) gerek sâlih ve gerek günahkâr olsun (zulme uğratılmaz) hiçbir şahıs hakkında hak etmediği bir ceza verilmez. (ve sizler de) Ey mükellef insanlar!. (yapmış olduğunuz şeylerden başkasiyle cezalandırılmazsınız) Kendi amelleriniz güzel ise güzel cezaya, mükâfata nâil olursunuz. Bilakis amelleriniz çirkin ise ona göre cezaya, azaba uğrarsınız. Herkes dünyadaki amellerinin karşılığına kavuşmuş olur, ilâhi adâlet daima tecelli edip durmaktadır.

Yasin Suresi 55. Ayet Meali ve Tefsiri

55. Şüphe yok ki, o gün cennetlikler bir eğlence içinde safâ sürerler.

55. Bu mübârek âyetler de cennet ehli olan müminlerin orada ne kadar rahat edeceklerini ve çeşitli nimetlere kavuşacaklarını bildiriyor ve onların özellikle Allah’ın selâmına erişmekle en yüce bir ilâhi iltifata mazhar olacaklarını müjdelemektedir.

Şöyle ki: Kıyamet günü kâfirler öyle hasret ve pişmanlık içinde kalarak cehenneme atılacaklardır. Fakat (Şüphe yok ki, o gün) o kıyamet ânında (cennet ashabı) olan müminler ise (bir eğlence içinde) bir zevk ve sevinç ile meşgul olarak (zevkiyâb olanlardır) o müminler, çeşitli, ve lezzetli nimetlere kavuşup duracaklardır. Artık o kâfirler de müminlerin bu pek mutlu hâllerini görerek bundan dolayı da ayrıca hasretler pişmanlıklar içinde çırpınıp kalacaklardır.

§ Şugul; Bir kimseyi ehemmiyetinden dolayı başka birşey ile uğraşmaktan geri bırakan hal ve durum demektir ki, onunla ya büyük bir sevinç veya mühim bir hüzn ve keder meydana gelir.

§ Fahikûn; Varlık içinde ve olan lezzet olan kimseler demektir. meyvelere de kendileriyle lezzet alındığı için “fevâkıh” denilmiştir. Tekili Fâkihe’dir.

Yasin Suresi 56. Ayet Meali ve Tefsiri

56. Onlar ve eşleri gölgeler içinde tahtlar üzerine dayanıp durmuşlardır.

56. (Onlar) O cennete erişen müminler (ve) kendileriyle beraber îman şerefine ulaşmış bulunan (eşleri) o cennette son derece istirahatı temin eden (gölgeler içinde) yani: Kendilerini rahatsız edecek ışıklara, sıcaklıklara maruz kalmaksızın (tahtlar üzerine dayanıp durmuşlardır) evet.. O cennet ehli, öyle fevkalade rahati, huzuru, zevk ve neş’eyi temin eden bir vazifeye kavuşmuş olacaklardır.

§ Erâik; Bir mahalde bulunan süslü taht ve koltuk manâsına olan “Erike”nin çoğuludur.

§ Mütteki; İttikâ eden, yani: Bir kere dayanıp itimat eyleyen kimse demektir.

Yasin Suresi 57. Ayet Meali ve Tefsiri

57. Onlar için orada taze yemişler vardır ve onlar için ne isterlerse vardır.

57. (Onlar için) O cennet ehline mahsus (orada) o cennette (taze yemişler vardır) hiç nihayet bulmaz bir surette o leziz, hoş meyveler devameder onların yiyilmesi; büyük bir zevke vesile olur. Gerçekten de cennet ehli için acımak, yemeğe ihtiyaç hissetmek düşünülmüş değildir. Onların öyle meyyeler ile rızıklanmaları sırf lezzet almak içindir, zevk almak içindir. (ve onlar için ne isterlerse vardır) Onlar her temenni ettikleri şeye kavuşurlar, maddî ve mânevi zevkler içinde yaşar dururlar.

Yasin Suresi 58. Ayet Meali ve Tefsiri

58. Merhametli olan Rabbin söylediği bir selâmda vardır.

58. Özellikle o mes’ut cennet ehli için (Rabim olan) Allah’ın rızasını kazanmaya çalışan kulları hakkında lütf ve ihsanı sonsuz bulunan (Rab’den) o Kâinatın terbiyecisi olan Yüce Yaratıcı tarafından (söz olarak bir selâm..) da vardır ki, bu cennetlerdeki bütün nimetlerin, lütufların üstünde ilâhi bir ihsandır. Bu ilâhî selâm, ya melekler vasıtasiyle olur veya fazladan bir ikram olmak için bizzat Cenab-ı Hak tarafından vuk’u bulur.

“Allah Teâlâ Hazretleri cennette kullarına ilâhi cemalini kendi şânına lâyık bir şekilde göstermek lütfunda bulunacaktır ve onlara hitaben selâm vererek onların değerıni, mânevi zevkini kat kat arttırmış olacaktır.

Hz. Câbir Radiallâhü Anh’dan birçok zâtların rivâyet ettikleri bir hadis-i Nebevi’de beyan buyurulduğu üzere cennet ehli, nimetler içinde bulunurken kendilerine karşı bir nur parlamaya başlayacak, başlarını yukarıya kaldırınca yukarılarından Allah’ın cemalini görmeğe muvaffak olacaklar, Yüce Allah onlara “Esselâm-ü Aleyküm ya ehlel cennet Selam üzerinize olsun ey cennet ehli” diye hitap buyuracak ve onlara lütfuyla bakacak, onlar da Hak Teâlâ’ya bakıp durdukça başka hiçbir nimete iltifatta bulunmayacaklar, sonra o tecelli onlardan ayrılınca onun nuru, bereketi onların ikametgâhlarında bâki kalacaktır. Ne büyük bir muvaffakiyet!. Sirac-ül Münîr, Tefsir-i Alûs’î.”

§ Selâm; Her çirkin şeyden emin olmaktır, her istenen şeye kavuşmaktır. Allah’ın Selâmı ise bütün ruhani ve cismani nimetlerin üstünde yüce bir lütuftur. Cenab-ı Hak cümlemize nasip buyursun. Amin..

Yasin Suresi 59. Ayet Meali ve Tefsiri

59. Ve ey günahkârlar! Bugün siz ayrılıp yalnız kalınız.

59. Bu mübârek âyetler de sâlih müminlerin kavuşacakları nimetlerin hilâfına olarakgünahkârların yalnız başlarına kalarak hem âteş, hem de yalnızlık azabına tutulacaklarını bildiriyor. Yalnız Allah Teâlâ’ya ibadet edip şeytana tapmamaları emr edildiği halde aksine hareket ettikleri için cehennem ateşi içinde kalacaklarını haber veriyor. Kıyamet gününde o günahkârların ağızları mühürlenerek yaptıklarını ellerinin söyleyeceğini ve onlara ayaklarının şahitlik edeceğini ihtar ediyor.

Ve eğer Cenab-ı Hak dilemiş olsaydı o günahkârları dünyada da görmekten, kuvvetten mahrum ederek kendilerini pek müşkül bir durumda bırakmış olacağını ve onları çokça da yaşatacak olsa idi yine doğru yolu takip edemeyip acz ve miskinlik içinde kalmış olacaklarını beyan ile kendilerini akıllıca düşünmeye dâvet buyurmaktadır. Şöyle ki: Kıyamet günü Allah tarafından kâfirler cehenneme sevkedilir (ve) kendilerine hitaben denilir ki: (ey günahkârlar!.) Ey dünyada iken imândan mahrum kalanlar!. (Bugün siz ayrılıp yalnız kalınız) Artık sizin müminler ile beraber bulunmaya asla selâhiyetiniz kalmamıştır, siz dağılınız, cehennemdeki yerlerinize gidiniz.

Yasin Suresi 60. Ayet Meali ve Tefsiri

60. Ey Âdem oğulları!, size tavsiye etmedim mi ki, şeytana ibadet etmeyiniz. Şüphe yok ki, o sizin için apaçık bir düşmandır.

60. Ve Allah tarafından şöyle bir hitap da yönelecektir. (Ey Adem oğulları!. Size) Dünyada bulunduğunuz zaman (tavsiye etmedik mi ki,) Peygamberler ve samavi kitaplar vasıtasiyle bildirmiş olmadık mı ki, (şeytana ibadet etmeyiniz) onun vesveselerine uymayınız, ona itaatte bulunmayınız, siz kendinize Allah tarafından gösterilen selâmet ve saadet yolunu takibedin, ondan ayrılmayınız (Şüphe yok ki, o) şeytan (sizin için apaçık bir düşmandır.)

Soy kökünüz olan Hz. Adem hakkındaki düşmanlığını bilmiyor musunuz?. Onun ne kadar aldatıcı, kötülük isteyen bir mel’un olduğunu anlamış değil mi idiniz?. Hiç aklıbaşında olan kimse, öyle hakka muhalif, ahlâka aykırı olan şeytani sözlere, propagandalara kıymet verir mi?. Onların tesirleri altında kalmak ister mi. Bu şekilde olan bir hitap, kınama ve susturmak içindir.

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN