MÜLK SURESİ

Mülk Suresi 15. Ayet Meal ve Tefsiri

15. O, O’dur ki: Sizin için yere boyun eğdirdi, artık onun omuzlarında yürüyün ve rızkından yeyin ve dönüş de O’nadır.

15. (O) Yüce Mâbut (odur ki:) O kudret ve azamet sâhibi olan bir benzersiz yaratıcıdır. Ey insanlar!, (sizin için yere boyun eğdirdi) O koca yer küresi alanını sizin emrinize verdi, siz ondan istediğiniz gibi istifâde edebiliyorsunuz, üzerinde seyahatlerde bulunuyorsunuz, onun sularından, madenlerinden ürünlerinden faydalanıyorsunuz, ticaretinizi geliştirebiliyorsunuz, o koskoca yeryüzü, size adetâ zelilce bir şekilde itaatkâr bulunmuş oluyor. (Artık onun omuzlarında yürüyün.)

Yâni: O’nun her cânibinde, veya sahralarında, dağlarında, derelerinde, denizlerinde seyahate devam edin, ticaretinizi güzelce geliştirin, o size pek ziyâdesi ile kolaylıklar göstermektedir. (Ve rızkından yeyin) Allâh-ü Teâlâ’nın yer yüzünde size rızk olmak üzere yarattığı şeylerden, nîmetlerden istifâde edin (ve dönüş de O’nadır.) kıyamet gününde bütün hayat sâhiplerinin kendisine rücû edecekleri zât da Cenab-ı Hak’tan başka değildir. Bütün kullar, o Ezelî Yaratıcının mânevî huzuruna sevk edileceklerdir.

Dünyadaki amellerine göre, mükâfat ve cezaya uğrayacaklardır. Artık insanlar, bu âkıbetlerini de düşünmelidirler, ilâhî nîmetlerin kadrini bilip şükrünü îfaya çalışmalıdırlar. İnsanlar, dünyada ebediyen yaşayacaklar imiş gibi bir gaflete dalarak âhireti düşünmekten geri kalmamalıdırlar. Meşrû şekilde hem dünyalarına, hem de, âhiretlerine çalışmaya devam etmelidirler.

Bu âyet-i kerîme; ticaretin, helâl bir şekilde kazanç sahasına atılmanın dînen mendub, makbul olduğuna işaret buyurmaktadır. İslâm dini, müslümanları hem dinî vazifelerini îfaya, hem de meşrû sûrette dünya işleri ile, kazanç ile iştigâle sevk ve teşvik buyurmaktadır. Nitekim, bir eserde de şöyle gelmiştir:

( ) yâni: Şüphe yok ki: Allâh-ü Teâlâ, san’at ehli olan mümin kulunu sever, işte mübârek dînimiz bizleri böyle maddî ve mânevî yükselme yollarına tergîb ve teşvik buyuruyor. Ne mutlu buna riâyetkâr olanlara!.

Mülk Suresi 16. Ayet Meal ve Tefsiri

16. Emin mi oldunuz, gökte olanın sizi yerin dibine geçirivermesinden? O vakit o yer, çalkanıverir.

16. Bu mübârek âyetler, Hz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâra cür’et eden dinsizleri başlarına bir takım felâketlerin gelmesi ile korkutuyor. Onlardan evvel Peygamberlerini tekzîb edenlerin nasıl bir helâke uğratılmış olduklarına bir ikaz vesîlesi olmak üzere işaret ediyor. Cenab-ı Hakk’ın o inkârcıları helâke kaadir olduğunu göstermek için onların dikkatlerini bir kısım kudret delillerine çekiyor.

Şöyle ki: Ey Hz. Muhammed’in Peygamberliğini tekzîb eden inkârcılar!. Siz (Emîn mi oldunuz.) hiç korkmaz mısınız? (gökte olanın) yâni: Emir ve tedbiri göklerde cereyan eden Yüce Yaratıcı’nın veya bunların idaresi ile görevlendirilmiş olan meleklerin (sizi yerin dibine geçirivermesinden) böyle olabilecek ve pek korkunç bir âkibeti hiç düşünmez misiniz, ki, inkâra devam eder durursunuz?. (O vakit o) Üzerinde bulunduğunuz yeryüzü (çalkanıverir) mustarib olup hepinizi altına alarak helâk eder. Vaktîle yerlerin altına geçirilmiş olan Karun’un kıssası malûm değil mi?

Siz ne için o gibi kıssalardan bir uyanma dersi almıyorsunuz?. Şimdilik size râm olan, sizin için bir refah ve selâmet sahası bulunan yeryüzünün bu tekzîbinizden, bu şükrân vazifesini îfa etmediğinizden dolayı sizin için bir helâk makberi olması ihtimâlinden hiç endişe etmez misiniz?
“Haşt” yere batmak, yerin içine atılarak gâip olmak demektir. “Temur” kelimesi de titrer, sarsılır, toz hâline gelir mânâsınadır.

Mülk Suresi 17. Ayet Meal ve Tefsiri

17. Emin mi oldunuz o gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden? Artık yakında bileceksiniz ki: Korkutmam nasıldır.

17. Ve ey dinsizler!. Yoksa siz (Emîn mi oldunuz) size bir teminat mı verildi, (o gökte olanın) gökte tasarrufa kaadir bulunan zatın (üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr göndermesinden?) Böyle bir musibete uğrayabileceğinizi de hiç düşünmez misiniz?.

Nitekim Lût kavmi ile Fil ashabı böyle semavî bir taş yağmuruna tutulmuşlardı. (Artık yakında bileceksiniz ki, korkutmam nasıldır.) O kendisiyle korkutulan müthiş azabı gördüğünüz zaman, felâketi anlayacaksınızdır. Ne yazık ki: Artık o anlayış, size bir fâide veremeyecektir.
“Hasib” Şiddetli rüzgârdır ki: Ufak taşları yerlerinden savurup etrafa saçar.

Mülk Suresi 18. Ayet Meal ve Tefsiri

18. Muhakkak ki, onlardan evvelkiler tekzîb etmişlerdi. Artık nasıl oldu inkârım!

18. Yüce Yaratıcı Hazretleri, Saadet asrındaki kâfirleri tehdît için şöyle buyuruyor: (Muhakkak ki, onlardan) o Mekke-i Mükerreme’deki ve etrafındaki kâfirlerden (evvelkiler) Nûh ve Âd kavimleri gibi dinsizler de Peygamberlerini (tekzîb etmişlerdi.) onlar da ilâhî dini inkâra cür’et göstermişlerdi. (Artık nasıl oldu inkârım) Onları nasıl azaplara uğratarak mahv ve cezalandırmış oldum. Bu tarihen sâbit, bilinen bir
hâdisedir. Bunları bu sonraki inkârcılar hiç düşünmüyorlar mı?. Cenab-ı Hak’kın her şeye kaadir olduğunu düşünmeli değil midirler?.

Mülk Suresi 19. Ayet Meal ve Tefsiri

19. Üstlerinde olan kuşlara bakmazlar mı ki: Kanatlarını açıcılardır ve kapayıverirler. Onları Rahmândan başkası tutuvermez. Şüphe yok ki: O, her bir şeyi görücüdür?

19. O inkârcılar, kısaca (Üstlerinde olan kuşlara bakmazlar mı ki:) havada uçuşan o kuşları olsun bir kere ibret gözüyle bakmazlar mı ki: O kuşlar havada (kanatlarını açıcıdırlar.) uçtukları zaman havada kanatlarını yayarlar (ve) vakit vakit de kanatlarını yanlarına çarparak (kapayıverirler.) böyle garip bir tarzda uçuşlarını temîn etmiş bulunurlar, (onları) Öyle bomboş bir hava içinde (rahmândan) Yüce Yaratıcıdan (başkası tutuvermez.) onlar sırf ilâhî kudret ile öyle bir boşlukta dolaşmaya muvaffak oluveriyorlar.

Yoksa öyle ağır cisimlerin havada duramayıp yere düşmeleri kendilerine ait bir tabiat gereğidir. Onları yerin çekme kuvveti de düşürür. Halbuki, bunun tersine olarak havalarda diledikleri taraflara hiç düşünmeden uçup gittikleri dâima görülmektedir. Bütün bunlar, ilâhî kudret ile, ilâhî takdîr ile böyle vukua gelmekte bulunuyor.

Bunları da bir ibret gözüyle seyretmek gerekmez mi? (Şüphe yok ki: O) Rahmeti evrensel Yüce Yaratıcı (her bir şeyi görücüdür) bilicidir, bütün eşyanın inceliklerini bilendir. Dilediği harikulâde şeyleri vücuda getirmeğe de kaadirdir. Bu kadar yaratılış hârikalarını görüp duran insanlar için hiç lâyık olabilir mi ki: O Yüce Yaratıcı’nın varlığını, kudret ve azametini bilip tasdik etmesinler!. Ondan başkasına tapınıp dursunlar..

O ne kadar câhilce hareket!.
“Saffat” havada uçarken kanatlarını açıvermiş olan kuşlar demektir.
“Kabz” kelimesi de kapamak, tutmak ve sür’atle sevk etmek mânâsınadır.

Mülk Suresi 20. Ayet Meal ve Tefsiri

20. Yoksa sizin için kimdir O Rahmân’ın berisinde size yardım edecek ordunuz! Kâfirler ise ancak bir gurur içindedir.

20. Bu mübârek âyetler, Yüce Yaratıcı’nın gözler çarpan hayret verici kudretini, birliğine ait delilileri gördükleri hâlde, putlara tapınan müşrikleri kınıyor. O putlardan bir fâide göremeyeceklerini ihtar buyuruyor. Öyle müşriklerin hâlleri ile mü’minlerin hâllerini birer misâl ile beyan ederek mü’minlerin hidâyet üzere bulunduklarını, müşriklerin ise ne kadar sapıklığa düşmüş olduklarını bildiriyor. Ve Cenab-ı Hak’kın ilâhlığına ve yaratıcılığındaki tekliğine şahitlik eden delîllere işaret buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey Müşrikler!. Bir kere düşünmez misiniz?. Size yönelecek bir azabı sizlerden uzaklaştıracak bir yardımcınız mı vardır?.

(Yoksa sizin için kimdir, o Rahmân’ın berisinde size yardım edecek ordunuz?.) Elbette ki, öyle küfür ve şirk içinde yaşamaktan ayrılmıyorsunuz? (kâfirler ise ancak bir gurûr) bir aldanış (içindedirler.) onları şeytan, aldatmaktadır.

O bâtıl putlarından fâide göreceklerine dair vesveselerde bulunarak müşrikleri aldatıp durmaktadır. Allah-ü Teâlâ’nın pek geniş olan rahmeti sebebiyledir ki: İnsanlar, yeryüzünde yaşayıp bir çok şeylerden faydalanıyorlar. Kâfirleri, asileri hemen mahv ve tenkil buyurmuyor. İşte bu âyet-i kerîmedeki Yüce “Rahmân” ismi buna işareti içermektedir. Artık bu ilâhî rahmeti takdîr ederek ve yücelterek onun şükrünü îfaya çalışmalı değil miyiz?.

Mülk Suresi 21. Ayet Meal ve Tefsiri

21. Eğer sizin rızkınızı kesmiş olursa, sizi rızıklandıracak olan kimse kimdir? Hayır.. Onlar bir böbürlenme ve bir kaçınma içinde devam eder dururlar.

21. Evet.. Ey müşrikler!. Şunu da düşününüz ki: (Eğer) O Merhamet sâhibi Yaratıcı (sizin rızkınızı kesmiş olursa) bütün geçim vasıtalarınızı yok ederse, meselâ yağmurları yağdırmayıp, rüzgârları estirmeyip, yeryüzünü kup kuru, havadan mahrûm bir hâlde bırakırsa, denizlerin sularını yerlerin altına geçirirse, artık (sizi merzuk edecek olan kimse kimdir?.) Cenab-ı Hak’tan başka bir rızk verici bulabilir misiniz?. Ne mümkün..

Ne yazık ki: Müşrikler, bu hakikati düşünmezler, (Hayır..) Onlar bu düşünmeden mahrûmdurlar. (Onlar bir böbürlenme) bir kibirlenme, bir inat içinde yaşarlar (ve bir kaçınma) hakkı kabulden uzaklaşma (içinde devam eder dururlar.) bu hâlleri, şeytanın kendilerini bir aldatmasıdır. Sefahetlerinin bir neticesidir. Yoksa bir şecaat, bir delile dayanan eseri değildir.
“Lecac” temadi, bir şeye dâvam etmek demektir. “Utuv” da kibirlenmek ve inat etmektir. “Nufur” da haktan yüz çevirip uzaklaşmaktır.

Mülk Suresi 22. Ayet Meal ve Tefsiri

22. İmdi yüzü üzerine kapanarak yürüyen mi daha çok hidâyete erendir, yoksa dosdoğru bir yol üzerinde dimdik yürüyen kimse mi?

22. (imdi) Bir kere o müşrikler ile mü’minlerin hâllerini bir göz önüne alıp mukayese ediniz (yüzü üzerine kapanarak yürüyen mi) öyle zelilce bir vaziyet alarak yerde sürüne sürüne bir tarafa gitmek isteyen bir şahsı mı (daha çok hidâyete erendir) istediği mahalle selâmetle varabilecek bir hâldedir, (yoksa) bütün duyu organları ve kuvvetleri mükemmel olup da, (dosdoğru bir yol üzerinde dimdik yürüyen kimse mi?.) Öyle bir hidâyete erendir?.

Elbette ki: Bu dosdoğru yürüyen kimsedir. İşte müşrikler, yollarını şaşırmış, zelilce bir tarzda yerlere sürünüp giden kimselere benzerler ki, onlar hidâyete, selâmete eremeyeceklerdir. Mü’minler ise tam bir selâmet ve intizam ile yollarını takip eden kimseler gibidirler ki: Elbette gâyelerine ulaşacaklardır. Hidâyete ve uhrevî saadete kavuşacaklardır.
İşte îman ile küfür arasında böyle pek büyük bir fark vardır. Ne yazık ki: Kâfirler bunu takdîr edemiyorlar.

Mülk Suresi 23. Ayet Meal ve Tefsiri

23. De ki: O, O Zatdır ki, sizi yarattı ve sizin için kulak ve gözler ve gönüller var kıldı, pek az şükrediverirsiniz.

23. Ey Yüce Peygamber!. O münkirlere (de ki: O, O) Yüce Yaratıcı, o ulu zat (dır ki: Sizi yarattı) Yüce kudreti ile sizi hârika bir şekilde varlık alanına getirdi, sizi hayata nâil etti (ve sizin için kulak) verdi, onunla ilâhî âyetleri öğütleri işitip onlardan faydalanasınız (ve gözler) yarattı, Yüce Yaratıcının kudret eserlerine bakarak onun birliğini, kudret ve azametini anlayasınız (ve gönüller var kıldı) tâ ki: Güzelce tefekküre dalasınız, akıllıca düşünerek selâmet ve saadetinize vesîle olacak bir güzel inanca ve güzelce amellere sâhip bulunasınız.

Ne yazık ki: Ey İnsanlar!. Bu kadar kuvvetlere, nîmetlere nâil olduğunuz hâlde siz, (pek az şükrediverirsiniz) içinizden bir çokları bu kuvvetleri kötüye kullanmaktan ayrılmazlar, bunları ne için yaratılmışlarsa ona yöneltmezler, o kadar nîmetleri kendilerine ihsân buyurmuş olan Yüce Yaratıcı’ya şükretmez, onun emirlerine ve yasaklarına riâyette bulunmazlar. Böyle bir nankörlük, insanlığa yakışır mı?.

Mülk Suresi 24. Ayet Meal ve Tefsiri

24. De ki. O, O Zatdır ki: Sizi yeryüzünde yaratıp yaydı ve ona toplanacaksınızdır.

24. Ve ey Yüce Resûl!. O inkârcılara şunu da (De ki:) kendilerine ihtar buyur ki: (O, O) ulu zât (dır ki, sizi yer yüzünde) yaradıp (yaydı) sizi büyük büyük cemiyetlere ayırdı, yer sahasını sizlere boyun eğdirdi, onun her tarafında dolaşıp durabiliyorsunuz, maddî istifadelerinizi temin edebiliyorsunuz.

Fakat bu dünya hayatı böyle devam etmeyecektir. Bir gün bu dünya hayatından ayrılacaksınızdır (ve O’na) o sizi yaratmış olan Yüce Mâbud’un manevî huzuruna, onun tâyin buyuracağı mahşere sevk edilerek hesap için (toplanacaksınızdır.) Bir hesap ve muhakeme neticesinde ya mükâfatlara veya cezalara uğrayacaksınızdır. Artık bu âkıbetinizi düşünmeli, daha elde fırsat varken hâlinizi ıslâha çalışmalı değil misiniz?.

Mülk Suresi 25. Ayet Meal ve Tefsiri

25. Ve derler ki: Şu vâdedilen, ne zamandır? Eğer sâdıklar oldu iseniz.

25. Bu mübârek âyetler de, kıyametin kopma zamanını bir alay maksadı ile soran inkârcılara Resûlullâh’ın ne şekilde cevap vermekle mükellef olduğunu bildiriyor. O kâfirlerin kıyamet gününde nasıl çirkin bir vaziyette kalacaklarını ve nasıl bir kınamaya uğrayacaklarını gösteriyor. Resûl-i Ekrem’in de nasıl bir îman ile ve tevekkül ile vasıflanmış bulunduğunu beyan, kâfirlerin de nasıl bir sapıklıkta bulunduklarını biraz sonra anlayacaklarını ihtar ediyor.

Ve o nankör inkârcıların hayat sebepleri olan lezîz suların yerlerin altına çekilip gittiği takdirde onlara o taptıkları putların ve diğer mahlûkatın bir akar su veremeyeceklerine işaret buyurmaktadır. Şöyle ki: Müşrikler, Resûl-i Ekrem’e ve ona tâbi olanlara karşı inkârlarına devam ederler (ve) onlara hitaben bir alay tariki ile (derler ki: Şu vâdedilen) haşir ve neşir, kıyamet vukuu (ne zamandır?.) bize onun vaktini tâyin ediniz bakalım (eğer) siz iddia ettiğiniz haşrın, kıyametin kopması hakkında (sâdıklar oldu iseniz..) haydi o vakti bize haber veriniz.

Mülk Suresi 26. Ayet Meal ve Tefsiri

26. De ki: Şüphe yok, o bil ki, ancak Allah’ın indindedir ve ben muhakkak ki: Ancak açıkca bildiren bir korkutucu Peygamberim.

26. Cenab-ı Hak da, Resûl-i Ekrem’ine hitaben buyuruyor ki: Ey Peygamberlerin en şereflisi!. O inkârcılara (de ki: Şüphe yok, o bil ki.) o kıyametin kopma zamanına ve hakkınızda azabın gelme zamanına ait malûmat (Allah’ın katındadır.) o hâdisenin ne zaman vücuda geleceğini ancak Allah-ü Teâlâ bilir, onu başkaları hikmet gereği bilmezler, (ve ben muhakkak ki: Ancak) ilâhi hükümleri, kulluk vazifesini (açıkça bildiren bir korkutucuyum) bir Peygamberim, benim peygamberlik vazifem bundan ibarettir. İşte ben sizi îmana dâvet ediyorum, kabul etmediğiniz takdirde azaba uğrayacağınızı ihtar eyliyorum, artık geleceğinizi düşününüz.

Mülk Suresi 27. Ayet Meal ve Tefsiri

27. Vakta ki, onu o azabı yakın bir halde görüverdiler, kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu ve denildi ki: İşte bu, odur ki, siz bunu talebettiniz.

27. (Vakta ki,) O kıyameti, o azabı inkâr eden kâfirler (onu) o elem verici (yakın bir hâlde görüverdiler.) Yâni: Görecekleri zamanki, bu görüşleri muhakkak olduğundan bugün olmuş gibi bulunmaktadır. Artık (kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu) kapkara kesilmiş, pek çirkin bir vaziyette kalmış bulundu, yâni bulunacaktır (ve) bir kınamak için kendilerine (denildi ki: İşte bu odur ki:) en müthiş azaptır ki: (Siz bunu istediniz) Bir inkâr ve alay yoluyla acele istediniz. Artık şimdi bunu inkâr edebilecek misiniz? Çok uzak..

Mülk Suresi 28. Ayet Meal ve Tefsiri

28. De ki: Gördünüz mü? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları helâk etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri pek acıklı bir azaptan koruyacak kimdir?

28. Ey Merhametli Peygamber!. O kâfirlere bir uyanma dersi olmak üzere (De ki: Gördünüz mü?.) nasıl düşünüyorsunuz, bana haber veriniz bakayım, (eğer Allah, beni ve benimle beraber olanları helâk etse) hepimizi de öldürse (veya) o kerîm Mâbudumuz (bile rahmet buyursa) bizim ecelimizi tehir etse, bizi zafere, İslâmiyet’i yaymaya muvaffak buyursa siz ne kazanacaksınız?. Siz îman etmedikçe bizim ölmemiz de, kalmamız da size bir fâide veremez ve siz buna mâni olabilir misiniz?.

(Kâfirleri pek acıklı bir azaptan koruyacak kimdir?.) Ey kâfirler!. Artık siz kendinizi düşünün, eğer siz böyle küfrünüzde devam eder durursanız muhakkak ki: En şiddetli azaplara uğrayacaksınızdır. Elbette ki: Sizi o putlarınız, o o kendilerine güvendiğiniz büyükleriniz sizi o azaptan kurtaramayacaklardır. Sizin için bir kurtuluş çaresi vardır ki: O da, siz daha dünyada iken Allah’ın birliğini ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini âhiret gününe îmandan ve kulluk vazifelerini îfaya çalışmadan ibarettir.

Mülk Suresi 29. Ayet Meal ve Tefsiri

29. De ki: O Rahmândır ki: Ona iman ettik ve ona tevekkülde bulunduk. Artık yakında bileceksinizdir ki: O apaçık sapıklıkta bulunan kim imiş.

29. Ey Yüce Peygamber!. O inkârcılara (Deki: O) Allâh-ü Teâlâ, (rahmândır ki:) ben ve benimle beraber olanlar (O’na) o merhametli Mâbud’a (îman ettik) ondan başka Yaratıcı ve Mâbud olmadığını bilip tasdik eyledik (ve O’na tevekkülde bulunduk) Çünkü: O Ezelî Yaratıcıdan başkası hiçbir kimsenin hakkında bir menfaati veya bir zararı yaratmaya kaadir değildir.

Bütün muvaffakiyeti o Yüce Yaratıcıdan niyâz etmelidir. (Artık) Ey küfürlerinde ısrar edip duranlar!, (yakında) O azabı gördüğünüz zaman (bileceksinizdir ki: O apaçık sapıklıkta bulunan kim imiş.) bizler mi yoksa siz inkârcılar mı?. Kâfirler hakkında ne büyük bir tehdîd. Evet.. O zaman o kâfirler ne kadar dalâlet içinde kalmış olduklarını anlayacaklardır. Fakat, artık kaybedileni telâfi etmeye imkân kalmamıştır.

Mülk Suresi 30. Ayet Meal ve Tefsiri

30. De ki: Bana haber veriniz, eğer suyunuz yerin dibine gidip çekiliverecek olsa artık size kim bir akar su getirecektir?

30. Ey beyanı hikmetli Peygamber!. O nankör inkârcıları uyanmaya dâvet için kendilerine (De ki: Bana haber veriniz) nasıl bir imkân görebilir misiniz?. (Eğer suyunuz) yer yüzündeki hayat vesîleniz olan çeşmeler, ırmaklar vesâire (yerin dibine gidip çekiliverecek olsa) o suları bir daha elde edemez bir hâle gelseniz (artık size kim bir akar) kolaylıkla elde edilebilir (su getirecektir?.) elbette ki: Allâh-ü Teâlâ getirebilir, ondan başkası getiremez.

O hâlde bütün varlığınızla o Kerîm olan Allâh-ü Teâlâ’ya ilticâda bulunmalı, onun birliğini, kudret ve azametini, rahmet ve şefkatini bilip tasdik ve yüceltme ile değil misiniz?. İnsanlığın selâmeti, hidâyete nâil olması ancak bu tasdik ve yüceltmeli değil misiniz? İnsanlığın selâmeti hidâyete nâil olması ancak bu tasdik ve yüceltme ile, o Yüce Yaratıcıya ilticâ ile kaimdir.

İbn-i Mes’ût Raddiyallâh-ü Anh’tan rivâyet edilmiştir ki: Resûl-i Ekrem Sallâlâh-ü Aleyhi Vesellem Efendimiz: “Bu âyet-i kerîmeyi okuyan kimse: (Main) den sonra: “Allâh-ü Rabbül’âlemîn” = Âlemlerin Rabbi Allah… demelidir diye buyurmuştur. Yüce Yaratıcı Hazretleri, cümlemizi temiz bir îmandan, bir ebedî feyzden mahrûm bırakmasın, âmin..

Sonraki Sure: Kalem Suresi Meal ve Tefsiri

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN