Receb Ayı (Regaib ve Mi’râc Kandilleri)

Hemen şunu söylemeliyiz ki, her konuda olduğu gibi üç ayları manen değerlendirme konusunda da örneğimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’dir. Peygamber Efendimiz’in Ramazan ayı dışında en çok Receb, Şaban, Muharrem ve Şevval aylarında oruç tuttuğunu Ashâb-ı Kiram hazretleri bize haber vermektedirler. Receb ayı girdiğinde Peygamber Efendimiz’in şöyle dua ettiği naklolunur:

“ALLAHIM! HAKKIMIZDA RECEB VE ŞABANI MÜBAREK KIL VE BİZÎ RAMAZAN’A ERİŞTİR!”

Mübarek gecelerimizden Regâib ve Miraç Kandilleri Receb ayını şereflendirmektedirler.

REGAİB KANDİLİ

Recep ayının ilk cuma gecesine “Leyle-i Regâib” denir. Bu gece, İslâm’ın mübarek gecelerinden biri olup bütün İslâm dünyasında kutlanır. Kelime olarak regâib, “ragibe”nin çoğuludur. Ragibe; nefis, Kıymetli, değerli, ihsan gibi mânâlara gelir. Buna göre Leyle-i Regâib denilince “Çok lütuf ve ihsanla dolu, kıymeti ve değeri büyük, iyi değerlendirilmesi gereken gece” anlaşılır. İslâm âlimlerinin açıklamalarına göre bu gecede Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz birtakım fi’li tecellilere, nurani mevhibelere erişmiş, bu sebeple Cenâb-ı Hakk’a şükür için on iki rekât namaz kılmıştır.

Halk arasında “Bu gece, Amine Hatun’un Peygamberimiz’e hamile kaldığı gecedir” tarzında yanlış bir kanaat yaygındır. Esasen Peygamber Efendimiz’in doğum tarihi böyle bir kanaati doğrulamamaktadır. Şu kadar var ki Âmine Hatun, Rasul-i Ekrem Efendimiz’e hâmile olduğuna, bu gece muttali olmuş olabilir. Halk arasında yaygın olan kanaatin böyle yorumlanması daha uygun olmalıdır. Yine de doğrusunu Allah bilir.

Manen Bereketli Gece:

Kelime olarak düşünülünce bile, adı üstünde anlaşılıyor ki, bu gece, mânevi açıdan çok bereketli, bu sebeple de Müslümanlarca iyi değerlendirilmesi gereken gecelerden biridir. Bu gecenin bir hususiyeti de “Mübarek Ramazan Ayı”nın ilk habercilerinden olmasıdır. “Receb, Şaban ve Ramazan” aylan peşpeşe olup, Müslümanlar bu aylar ve günlerde daha kontrollü davranmak durumundadırlar. Receb’in ilk cuma gecesiyle giren bu kandil, Müslümanlar’a ilk hatırlatmayı yapmakta ve hâl diliyle “iki ay sonra Ramazan ayı gelecek, ona hazır olunuz, onu karşılayınız, on bir ayın sultanına hoş geldin ey mübarek Ramazan diyebilmenin mânevi gayretine şimdiden girişiniz!…” demektedir.

Bu Geceyi Nasıl Değerlendirmeli?

Mümkünse sıhhati yerinde olan Müslümanlar bu gece yatsı ve sabah namazını camiye giderek cemaatle eda etmeli, mahalle ahâlisi ile bütünleşmeli büyüme çağındaki çocuklarını da camiye götürmeli, onlara gece hakkında bilgi vermeli, minarelerde yanan kandillerin mânâsından bahsetmeli, beraberce va’z-ü nasihat dinlemeli, Kur’ân-ı Kerim okumalı, okuyanları dinlemeli, aile yakınlarıyla bir araya gelip gecenin mânâ ve önemiyle ilgili olarak dini sohbette bulunmalı, geçmiş namazlarını kaza etmeli, kazası yoksa nafile kılmalı, dinimizin ve milletimizin bekası için dua etmeli, günahlara tevbe etmeli; milli birliğimizin, ilâhi bir sıyanetle korunması için bütün samimiyetle Allah’a yalvarmalıdır.

Mİ’RAC GECESİ

Mi’rac gecesi, Receb-i Şerifin yirmi yedinci gecesidir. Bu olay Kur’ân-ı Kerim’de “İsrâ” kelimesiyle anılmıştır (Bk. İsrâ, 17/1). İsrâ, sözlükte. “Geceleyin yürüme” anlamına gelir. Bu büyük hâdise geceleyin meydana geldiği için ona İsrâ denilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de bu adı taşıyan bir sure vardır. Mi’rac ise “Uruc” kökünden türemiştir. Bu kelimenin sözlükteki anlamı: “Yükseğe çıkmak”tır. Peygamber Efendimiz (sav) mi’raca erdirildikten sonra insanlara anlatırken “Göğe çıkarıldım” ifâdesini kullandıklarından bu hâdiseye “Mi’râc-ı Nebi” denilmiştir (Ayrıntılı bilgi için bk. Hüseyin Algül, İslâm Tarihi, İslâm Tarihi İstanbul 1986, I, 244 vd.).

Hak Teâlâ Hazretleri ilâhi mükâfatla şereflendireceği kullarını çeşitli imtihanlardan geçirmiştir. En büyük ilâhi mükâfatlara eriştirilen Peygamberler —hepimiz biliyoruz ki— daima sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Yine biliyoruz ki, son Peygamber -Efendimiz Hazretleri de- çeşitli sıkıntılarla karşılaşmış, fakat hepsine göğüs germiştir. İşte Cenâb-ı Hakk, İslâm’ın tebliği uğrunda her fedakârlığa katlanan sevgili Habib’ini Mi’rac’la mükafatlandırmıştır. Mi’rac, kuvvetli görüşe göre, Medineye hicretten önceki bir buçuk yıl içinde, Receb-i Şerifin yirmi yedinci gecesinde cereyan etmiş ve gerek Sevgili Peygamberimiz, gerekse Ashab için büyük teselli kaynağı olmuştur.

Mi’râc-ı Nebî Peygamber Efendimiz, Kâ’be’nin yanındaki Hatim’de yatmış, uyurla uyanık arasında (yakaza âlemi) iken veya Ümmihâni bint-i Ebi Tâlib’in evinde iken Cebrail (as) geldi, göğsünü yarıp zemzemle yıkadı, hikmetle doldurdu. “Burak” adlı binite bindirilip Cebrail ile, Mekke’deki Mescidü’l Haram’dan Kudüs’teki Mescidü’l-Aksâ’ya gidildi.

Orada bütün peygamberlerle namaz kılındı. Sonra yüksek makamlara çıkılacak bir mi’rac, bir mânevi asansör kuruldu, gök katlan açıldı; birinci katta Hz. Adem’le, ikinci katta Hz. İsa ve Hz. Yahya ile, Üçüncü katta Hz. Yusuf ile, dördüncü katta Hz. İdris ile, beşinci katta Hz. Harun ile, altıncı katta Hz. Mûsa ile ve yedinci katta Hz. İbrahim ile görüşüldü. Sonra Sidre-i Müntehâ sahası açıldı ve Beyt-i Ma’mur gösterildi. Daha sonra beş vakit namaz farz kılındı. Cebrail Aleyhisselâm Sidre’den öteye geçemedi.

Peygamber Efendimiz oradan Kurb-i Zât’a “‘Refref” adlı özel bir binite bindirilerek götürüldü, ve Cenâb-ı Hakk’a ok yayının iki ucu kadar, hatta daha da fazla yaklaştırıldı. Nice sırlara eriştirildi, vahye mazhar kılındı; Cenâb-ı Hakk’la, mekândan münezzeh olarak tekellüm vuku buldu ve tekrar Refref ile Sidre’ye döndürüldü. Peygamberimiz (sav) orada Cebrail Aleyhisselâmı asıl şekliyle gördü. Daha evvel de ilk vahye mazhar olduğunda Hira’da asıl şekliyle görmüştü.

Her peygambere ayrı derecelerde mi’rac nasip olmuşsa da bir yayın iki ucu kadar Cenâb-ı Hakk’a yaklaştırılmak makamı ancak Peygamber Efendimiz’e nasip olmuştur. “Araları iki yay aralığı kadar belki daha yakın oldu” âyeti buna işaret etmektedir (Necm, 53/9).

Hâdisenin Tepkisi:

Peygamber Efendimiz, gördüklerini Mekkeli’lere anlattığında müşrikler inanmamışlar ve O’na Kudüs hakkında sorular sormuşlar, Peygamberimiz (asv) onların sorularına —Cenâb-ı Hakk’ın göstermesi ve bildirmesiyle— doğru cevaplar vermiş; o zaman yolda gelmekte olan bir kervanın nerede olduğunu sormuşlar, Peygamber Efendimiz onu da doğru olarak cevaplandırmış, kervan geldiğinde kervandakilerin verdiği cevapla Efendimiz Hazretleri’ninki birbirine uygun düşmüştü.

Fakat bütün gerçeklere rağmen müşrikler yine de inanmaktan kaçınmışlardı. Çünkü şirkin gözü kördü. Hz. Ebu Bekir ve öteki Müslümanlar ise işitir işitmez tasdik etmişler, sadakatle inanmışlardı.
Mi’rac gecesi Sidre’de Peygamberimiz’e pek çok ilâhi bahşiş verildi, ümmet-i Muhammed içinde “Allah’a ortak koşmayanların Cennet’e gireceği” va’dolundu. Beş vakit namaz farz kılındı.

Bu Gece Müslümanlar için indirilen Hükümler:

İsrâ Suresi’nin 22-39 âyetlerinde Müslümanlar’a 12 esas bu gece bildirilmiştir:
“Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ana-babaya iyi davranın. Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hakkını verin. Cimri ve israfçı olmayın. Evlâtlarınızı yoksulluk korkusu ile öldürmeyin. Fuhuş ve zinaya yaklaşmayın. Cana kıymayın. Yetimin malına doğru olmayan bir surette yaklaşmayın (Yetimin malını haksızlıkla yemeyin). Ahdi yerine getirin (Verilen sözü tutun), ölçü ve tartıda doğruluğa dikkat edin. Hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyin ardına düşmeyin.

Yeryüzünde gurur ve kibirle yürümeyin, büyüklük taslamayın.”

Bu Geceyi Şânına Uygun Olarak Değerlendirelim!

Bu gecenin büyüklüğü hakkında ne kadar şey söylense ve yazılsa yine de tam mânâsı ile ifâde olunamaz; bu gecenin şânını, şerefini, feyzini, bereketini, büyüklüğünü kalem yazmaktan ve dil tarif etmekten âcizdir. Bu sebeple Müslümanlar için bu gece, hayatlarında ilâhî armağanlara erişmek için karşılarına çıkan fırsatların en önemlileri arasındadır.

Bu geceyi zikr-ü tefekkürle, ibadetle, Kur’ân okuyup dinlemekle ve Rasulüllâh’a salavât ile değerlendirelim! Ayrıca bu gece on iki rekât namazın kılınması iyi görülmüştür. Her rekâtında fatiha ile başka bir sure okunarak iki rekâtta selâm vermeli, sonra yüz kere “Sübhânellâhi velhamdülillâhi velâ ilahe illallâhü vellâhü Ekber” demeli, bunun peşinden yüz kere istiğfar ederek, yüz kere de salat-ü selam okumalıdır. Bu gece bütün Müslümanlar için dua etmeyi de unutmamalı.

Lütfen Paylaşın!
0Shares