İbni Kesir – Nur Suresi Tefsirinden

30 — Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir. Allah, yaptıklarından şüphesiz haberdârdır.

Allah Teâlâ inanan kullarına, gözlerini haramdan sakınmalarını, ancak kendisine bakmayı mübâh kıldıklarına bakmalarını, gözlerini mahrem yerlerden sakınmalarını emrediyor. Şayet kasıdsız olarak göz tesadüfen bir harama ilişirse, hemen gözünü ondan çevirmelidir. Nitekim Müslim’in Sahih’inde Yûnus İbn Ubeyd kanalıyla… Cerîr ibn Abdullah el-Becelî (r.a.)den rivayetine göre; o, şöyle demiştir:

Hz. Peygamber (s.a.)e bir kasıt olmadan ansızın bakmayı sordum. Bana gözümü çevirmemi emretti. Bu hadîsi îmâm Ahmed de Hüşeym’-den, o ise Yûnus îbn Ubeyd’den rivayet eder. Ebu Dâvûd, Tirmizî ve Neseî de hadîsi Yûnus İbn Ubeyd’den rivayet etmişlerdir. Tirmizî hadîsin hasen, sahih olduğunu söyler. Bazılarının rivayetinde ise Allah Rasûlü; Gözünü yere indir, yere bak, buyurmuştur. Gözü çevirmek ifadesi ise daha geneldir: Yere doğru bakma, gözlerini yere çevirme olabileceği gibi başka bir yöne de olabilir.

En doğrusunu Allah bilir. Ebu Davud’un îsmâîl İbn Musa el-Fezârî kanalıyla..(Ebu Büreyre’den rivayetine göre; Allah Rasûlü Hz. Ali’ye şöyle buyurmuştur : Ey Ali, bakmanın peşinden ikinci bir bakmayı ekleme. Birinci bakış senin içindir ama sonuncusu senin lehine değildir. Tirmizî, hadîsi Şerîk kanalıyla rivayet etmiş ve: Garîbdir, sâdece onun rivâyetiyle bilmekteyiz, demiştir. Ebu Saîd el-Hudrî’den rivayet edilen sahîh bir hadîste Allah Rasûlü (s.a.):

Yollarda oturmaktan sakının, buyurmuştur. Onlar: Ey Allah’ın elçisi, yollarda oturmamız bizim için bir ihtiyaçtır, oralarda konuşuruz, dediler de, Allah Rasûlü (s.a.): Eğer mutlaka oturacaksanız yolun hakkını verin, buyurdu. Onlar: Ey Allah’ın elçisi, yolun hakkı nedir? Diye sordular şöyle buyurdu: Gözü sakınmak, eziyeti defetmek, selama karşılık vermek, iyilikle emredip kötülükten menetmektir.

Ebu’l Kâsım el-Beğavi der ki: Bize Talut İbn Abbad’ın.. Ebu Ümame’den rivayetine göre; o, Allah Rasûlü (s.a.)nü şöyle buyururken işitmiş. Şu altı şeyde bana güven veriniz ben de sizin için cennete kefil olayım: Biriniz konuştuğu zaman yalan söylemesin, kendisine bir emanet verildiğinde ihanet etmesin, bir şey va’dettiğinde sözünden dönmesin, gözlerinizi sakının, ellerinizi (haramdan) alıkoyun ve mahrem yerlerinizi koruyun.

Buhari’nin sahihinde bir hadiste şöyle buyrulur:
Kim, iki sakalı (sakalı ile bıyığı) arasındakiyle iki ayağı arasındaki (mahrem yeri) hakkında bana güvence verirse; onun için cennete kefil olurum. Abdurrezzak’ın Ma’mer kanalıyla… Ubeyde’den rivayetine göre  o: Allah’a kendisi ile isyan olunan her şey büyük günahtır, demiş, peşpeşe iki kere bakmayı da zikrederek: <<Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar.>> demiştir.

Gerçekten bakmak kalbin bozulmasına götüren sebeptir. Nitekim Selef’ten birisi: Bakma, (kalbe) işleyen zehirli bir oktur, demiştir. Bu sebeple Allah Teala mahram yerleri koruma sebeplerinden olarak gözleri korumayı emrettiği gibi, mahrem yerleri korumayı da emretmiştir. Şöyle buyurur:

<< Mü’min erkeklere söyle: gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar.>> Mahrem yeri koruma, bazen onu zinadan alıkoymakladır. Nitekim bir ayette şöyle buyrulur: << Ve onlar ki, ırzlarını herkesten gizlerler. Ancak eşleri ve ellerinin altındaki cariyeleri müstesna. Çünkü onlar, kınanmış değildirler.>> (Mearic, 29-30). Bazen de ona bakmaktan alıkoymakla olur. Nitekim İmam Ahmed’in  Müsned’inde ve Sünen’lerdeki bir hadîste şöyle buyrulmaktadır:

Eşin ve cariyen dışında mahrem yerini koru,. Bu, kendileri için; kalbleri ve dinleri için daha temizdir. Nitekim şöyle denilmiştir: Kim, gözünü korursa; Allah Teâlâ ona basiretinden bir nûr bahşeder. Diğer bir rivayette ise; kalbinde bir nûr bahşeder, denilmiştir. İmâm Ahmed’in At-tab kanalıyla… Ebu Ümâme (r.a.)den, onun da Hz. Peygamber (s.a.)den rivayetinde o, söyle buyurmuştur: İlk keresinde güzelliklerine bakan, sonra gözünü sakınan hiç bir mümin yoktur ki Allah Teâlâ, bunun peşinden ona tadını bulacağı bir ibâdet bahşetmiş olmasın. Bu hadis ibn Ömer, Huzeyfe ve Hz. Âişe’den de merfû’ olarak rivayet edilmiştir.

Ancak isnadında zayıflık vardır. Şu kadar var ki teşvik için olduğundan bu ve benzerlerinde müsamahalı davranılmaktadır. Taberânî’nin Ubey-dullah Ibn Zahr kanalıyla… Ebu Ümâme’den merfû1 olarak rivayetinde şöyle buyrulmaktadır: Sia mutlaka gözleriniz haramdan sakınacaksınız —veya yüzlerinizi (gözlerinizi) yere eğeceksiniz— Yine Taberânî’nin, Ahmed îbn Züheyr et-Tüsterî kanalıyla… Abdullah İbn Mes’ûd (r.a)dan rivayetinde Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuşfaır: Şüphesiz ki nazar iblîs’in zehirli oklarından bir oktur. (Allah Teâlâ buyurur ki:) Kim bunu Benim korkumla bırakırsa, onu kalbinde tatlılığını bulacağı bir îmânla değiştiririm.

Allah Teâlâ’nın: «Allah yaptıklarından şüphesiz haberdârdır.» kavli şu âyeti gibidir: «O, gözlerin hainliğini ve göğüslerin gizlediğini bilir.» (Ğâfir, 19). Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayet edilen sahih bir hadîste Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmaktadır:

Âdemoğlu üzerine zinadan payı yazılmıştır. Muhakkak ona ulaşacaktır. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası işitmek (kulak vermek), dilin zinası konuşmak, ellerin zinası tutmak, ayakların zinası (harama) gitmektir. Kalb temenni eder ve arzular.

Kişinin mahrem yeri de, ya bunu doğrular veya yalanlar. Buhârî hadîsi muallak olarak rivayet etmiştir. Müslim ise diğer bir kanaldan olmak üzere yukarda-kine benzer şekilde müsned olarak rivayet ediyor. Seleften bir çokları şöyle diyor: Onlar, kişinin tüysüz (parlak) gençlere gözlerini dikerek bakmasını yasaklardı. Sûfî imamlardan bir çoğu daha da katı davranmış, ilim ehlinden bir grup ise bunda fitneye düşme olduğu için haram saymıştır.

Diğer bazıları da bu konuda gerçekten çok katı davranmışlardır. İbn Ebu Dünya’nın Ebu Saîd el-Medenî kanalıyla… Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayetinde, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Allah’ın haramlarından sakınan, Allah yolunda uykusuz kalan ve Allah korkusundan sinek başı misâli azıcık da olsa göz yaşı döken gözler dışında her göz kıyamet günü ağlayacaktır.

31 — Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görünen kısmı müstesna, üstlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçileri, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için de ayaklarını vurmasınlar. Ey mü’minler; hepiniz Allah’a tevbe edin ki felaha eresiniz.

Irzlarınızı Koruyun
Bu, Allah Teâlâ’nın inanan kadınlara bir emri, inanan kulları olan kocaları için onları bir kıskanma, câhiliye devri   kadınlarının   sıfatlarından ve müşrik kadınların yaptıklarından onlan ayırmasıdır. Mukâtil ibn Hayyân, bu âyetin nüzul sebebi hakkında şunları anlatıyor: Bize ulaştığına göre; —en doğrusunu Allah bilir— Câbir ibn Abdullah el-An-sârî şöyle anlatıyor: Esma Bint Mürşide, Harise oğulları kabilesindeki yerinde idi. Üzerlerinde izârları (alt kısımlarım örten örtüleri) olmaksızın kadınlar onun yanına girmeye başladılar. Ayaklarındaki halhal-ları, göğüsleri ve zülüfleri görünüyordu. Esma: Ne kadar çirkin, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarım korusunlar…» âyetini indirdi.

Allah Teâlâ: «Mü’min kadınlara da söyle: (Eşleri dışında Allah’ın bakmayı kendilerine) haram (kıldıklarına bakmak) dan gözlerini sakınsınlar.» buyurur. Bu sebeple âlimlerden bir çoğu, kadının yabancılara şehvetle olsun veya olmasın bakmasının caiz olmadığı görüşündedirler.

Bunlardan bir çoğu, Ebu Dâvûd ve Tirmizî’nin Zühri kanalıyla… ümmü Seleme’den rivayet etmiş oldukları şu hadîsi delil getirirler: Ümmü Seleme ve Meymûne Allah Rasûlü (s.a.)nün yanında imişler. Ümmü Seleme şöyle anlatıyor: Biz, Allah Rasûlü (s.a.)nün yanında iken İbn Ümmü Mektûm gelip Hz. Peygamberin yanına girdi. Bu, biz örtünme ile emrolunduktan sonraydı. Allah Rasûlü (s.a.): Ondan örtünün, buyurdu. Ben: Ey Allah’ın elçisi, o kör değil mi? Bizi görmüyor ve tanımıyor, dedim. Allah Rasûlü (s.a.): Siz ikiniz de kör müsünüz? Siz onu görmüyor musunuz? buyurdu. Tirmizî, hadîsin hasen ve sahih olduğunu söyler. Âlimlerden diğerleri ise, kadınların şehvetsiz olması şartıyla yabancılara bakmalarının caiz oldukları görüşündedirler.

 Nitekim sa-hîh bir hadîste vârid olduğu üzere:
Hz. Âişe’den nakledildiğine göre o, şöyle demiştir: Ben, mescidde oynayan habeşlilere bakıyorken bir de gördüm ki Hz. Peygamber (s.a.) beni ridâsı ile örtüp gizliyor. Tâ ki ben usanıp bakmaktan vazgeçinceye kadar. Oyuna çok arzulu küçük yaşta bir kız çocuğunun durumunu bir gez önüne getirin (işte benim durumum öyleydi.)

«Irzlarını korusunlar.” âyeti hakkında Saîd îbn Cübeyr : Mahrem yerlerini fuhşiyâttan korusunlar, der. Katâde ve Süfyân: Kendilerine helâl olmayan şeylerden korusunlar, derken; Mukâtil bu korumanın, zinadan koruma olduğunu söyler. Ebu’l-Âliye ise şöyle diyor: Kur’an’da mahrem yerlâyetinde, kadınlar için yapılan ve uçları geniş olan başörtüleri kasdedilmektedir. Bunlar câhiliye devri kadınlannin âdet ve görünüşlerine muhalefet etsinler diye göğüs ve gerdanlarını örtmek üzere kadınların göğüsleri üzerine konulur. Câhiliye devri kadınları böyle yapmazlardı. Aksine kadın, erkekler arasında göğsü açık olarak dolaşır, göğsünü herhangi bir şeyle örtmezdi. Bazan olurdu ki boynunu, saç örgülerini ve kulaklanndaki küpeleri de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ mü’min kadınlara,, gerek görünüşleri ile ve gerekse halleriyle örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Nitekim başka bir âyet-i kerîme’de: «Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtü alsınlar. Bu, onların tanınması ve incitilmemeleri için daha doğrudur.» (Ahzâb, 59) buyrulurken, burada da: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» buyurmuştur.  (…)

Saîd İbn Cübeyr, âyetin bu kısmını şöyle açıklıyor: Başörtülerini göğüs ve gerdanları üzerine örtüp bağlasınlar ki herhangi bir kısmı görünmesin. Buhârî der ki: Bize Ahmed İbn Şebîb’in… Hz, Âişe (r.a.)den rivayetinde o, şöyle demiştir: Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyetini indirdiğinde, onlar dışa giyilen elbiselerini yardılar (böldüler) ve bunlarla başlarını örttüler. Yine Buhârî’nin Ebu Nuaym kanalıyla…

Hz. Âişe (r.a.)den rivayetinde o şöyle dermiş: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyeti nazil olduğunda, onlar peştamallarım alıp yanlarından yardılar ve bunlarla başlarını örttüler, ibn Efbu Hatim der ki: Bize babamın… Safiyye Bint Şeybe’den rivayetinde o, şöyle anlatıyor: Biz Hz. Âişe’nin yanında iken Kureyş’in kadınlarını ve üstünlüklerini anmıştık. Âişe (r.a.) şöyle dedi: Şüphesiz Kureyş kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah’a yemîn ederim ki ben, Allah’ın kitabını tasdîkde ve indirilenlere îmânda ansâr kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim.

Nur sûresinde «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» ayeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ’nın kendilerine kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına, kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiç bir kadın kalmayıp, nakışlı, resimli elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki Allah Teâlâ’nın kitabından indirmiş olduğuna îmân etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Rasûlü (s.a.)nün arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular.

Sanki başları üzerinde kargalar vardı. Hadîsi bir başka kanaldan olmak üzere Ebu Dâvûd aynca Safiyye Bint Şeybe’den de rivayet ediyor, ibn Cerîr der ki: Bize Yûnus’un… Hz. Âişe’den rivayetinde o, şöyle demiştir: Allah Teâlâ ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ «Başörtülerini”, yakalannın üstüne salsınlar.» âyetini indirdiğinde onlar, dışa giyilen elbiselerinin en sık dokulu olanlarını ortalarından yardılar ve taunlarla başlarını örttüler. Hz. Âişe’nin bu sözünü Ebu Dâ-vûd, îbn Vehb kanalıyla rivayet etmiştir.

«Süslerini; kocaları veya babaları, kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları dışında başkalanna göstermesinler…» Bütün bunlar kadının mahremleri (nikâhının haram olduğu kimseler) olup aşırı gitmeden ve süslenmeden, kadının zînetlerini onlara göstermesi caizdir. îbn Münzîr der ki: Bize Mûsâ îbn Harun’un… Şa’bî ve Ikrime’den sonuna kadar olmak üzere «Zînetlerini kocaları veya babaları veya kocalarının babalarından başkalarına göstermesin-ler…» âyeti hakkında rivayetine göre o söyle demiştir: Burada amca ve dayısı zikredilmemişıtir.

Kadın amca ve dayının yanında başörtüsünü çıkarmaz. Kocaya gelince; bütün bunlar (bu yasaklamalar) onun içindir ve kadın bir başkasının huzurunda olmadığı şekilde onun için süslenip giyinir,.

Ayette istisna edilenler içinde «Onların kadınları» da zikredilmektedir ki kadın, zînetini müslüman kadınlara gösterebilir. Ancak erkeklerine niteleyip anlatmasınlar diye zimmet ehli kadınlarına göstermez. Her ne kadar bir kadının, gördüğü başka bir kadını kocasına anlatması bütün kadınlar hakkında yasak ise de bu yasak zimmet ehli kadınları hakkında daha şiddetlidir. Zîrâ onları bundan alıkoyacak hiç »bir engel yoktur.

Müslüman kadın ise bunun haram olduğunu bilir ve kendisini bundan alıkor. Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Kadın, kadına çıplak olarak görünmesin ki o da kocasına sanki kocası (nitelemekte olduğu kadına) bakarmış gibi anlatmasın. Hadîsi Buhari ve Müslim Sahihlerinde ibn Mes’ûd’dan rivayetle tahrîc ederler)

Saîd îbn Mansûr Sünen’inde der ki: Bize Ismâîl îbn Ayyaş’in… Haris îbn Kays’dan rivayetine göre;(mü’minlerin emîri Ömer Îbn Hat-tâb, Ebu Ubeyde’ye şöyle bir mektup yazmış: Besmele, hamdele ve salavattan sonra,; bana ulaştığına göre senin taraflarında müslüman kadınlardan bir kısmı müşriklerin kadınları ile beraber hamamlara giriyormuş. Allah’a ve âhiret gününe îmân eden bir kadın için, onun görünmemesi gereken yerine kendi dininden olanlar müstesna kimsenin bakması helâl değildir.

Mücâhid, âyette zikredilen «onların kadınları» hakkında şöyle der: Onların müslüman olan kadınlarıdır. Değilse onların kadınlarından müşrik olanları değil. Müslüman bir kadının müşrik bir kadının önünde açılmak hakkı yoktur. Abd’m tefsirinde, Kelbî kanalıyla… îbn Abbâs’tan rivayetine göre; o, «onların kadınları» hakkında şöyle demiştir: Bunlar müslüman kadınlardır. O, yahûdî ve hıristiyan bir kadına zînetlerini göstermez (gösterilmemeleri emrolunan zînetleri) gerdan, küpe, örme gerdanlık İle ancak mahrem olan birinin görmesi helâl olan yerleri ve zînetleridir

Said’in Cerîr kanalıyla.:. Mü-câhid’den rivayetinde o, şöyle diyor: Müslüman bir kadın müşrik bir kadının yanında başörtüsünü çıkarmaz. Zîrâ Allah Teâlâ: «Onların kadınları…» buyurmuştur ki bunlar (müşrik kadınlar) onların, kadınlarından değildir(Mekhûl ve Ubade ibn Nüseyy’den rivayete göre onlar» hırıstiyân, yahûdi ve mecûsî kadınların müslüman kadınları öpmesini hoş_görmezlermi ibn Ebu Hatim’in Ali îbn Hüseyn kanalıyla… ibn Atâ’dan, onunda babasından rivayet ettiği: Hz. Peygamber (s.a.)in ashabı Beyt-i Makdis’e geldiklerinde, onların kadınlarının ebeleri ya-hûdî ve hıristiyan kadınlardı. Hadîs’i sahîh bile olsa zaruret haline veya onları çalıştırma kabilinden olmasına hamledilmelidir. Sonra ortada mahrem yerlerinin açılması diye bir şey de zâten yoktur. En doğrusunu Allah bilir.

«Veya cariyeleri…» âyeti hakkında Ibn Cüreyc der ki: Yani müşriklerin kadınlarından. Her ne kadar müşrik bile olsa kadının zînetini onlara göstermesi caizdir. Zîrâ bunlar kendilerinin cariyeleridir. Saîd Müseyyeb de aynı görüştedir. Çoğunluk ise şöyle diyor: Bilakis kadının zînetini erkek olsun kadın olsun kölesine göstermesi caizdir. Bunlar, Ebu Davud’un rivayet etmiş olduğu şu hadîsi delil getiriyorlar: Muhammed Ibn îsâ kanalıyla.., Enes (r.a.)den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Fâtıma’ya, kendisine hediye etmiş olduğu bir köle getirmişti. Fâtıma’nın üzerinde bir elbise vardı. Ancak bununla başını örttüğü zaman ayaklarına; ayaklarını Örttüğü zaman da başına yetişmiyordu. Hz. Peygamber (s.a.) Fâtıma’nın durumunu (örtünmeye çalıştığını) gördüğünde: Bir beis yok; (gelen) senin baban ve kölendir, buyurdu.

Hafız îbn Asâkir’in Tarihi’nde Muâviye’nin kölesi Hudeyc el-Hasiyy’İn hal tercemesinde zikrettiğine göre, Abdullah îbn Mes’ade el-Fezârî simsiyah bir zenci imiş. Hz. Peygamber (s.a.) onu kızı Fâtıma’ya hediye etmiş, de Hz. Fâtıma onu terbiye edip yetiştirmiş, sonra azâd etmiş. Daha sonra bu köle Sıffîn günlerinde bütünüyle Hz, Muaviye ile beraber olmuştur ki Hz. Ali ibn Elbu Tâlib’e karşı olanların en şiddetlilerinden imiş. imâm Ahmed’in Süfyân îbn Uyeyne kanalıyla… Ümmü Seleme’den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: Sizden birinin mükâteb bir kölesi olur ve o kölenin de borcunu ödeyecek varlığı olursa ondan örtünsün. Hadîsi Ebu Dâvûd, Müsedded’den o da Süfyân’dan rivayet etmiştir.

«Veya erkekliği kalmamış hizmetçileri…» âyetinde onların (kadınların) dengi olmayan, bununla birlikte akılları zayıflamış ve kadınlara karşı şehvetleri ve düşünceleri kalmamış olan hizmetçiler kasdedilmektedir. îbn Abbâs bunların, şehveti olmayan burulmuş kimseler olduğunu söyler. Mücahid İse bunları ahmak, safdil olmakla niteler. îkrime de: O, erlik organı kalkmayan hünsâdır, demiş ve Seleften bir çokları da böyle açıklamışlardır.

Zührî kanalıyla Hz. Âişe’den rivayet edilen sahih bir hadîse göre bir hünsâ, Allah Rasûlü (s.a.)nün ailelerinin yanına girer ve onlar kendisini erkekliği olmayanlardan sayarlarmış. O bir kadını: Yönelip geldiğinde dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğumlu olarak gider, şeklinde vasfederken Hz. Peygamber (s.a.) girmiş ve: Onun- burada olanları bildiğini görmüyor muyum?

Bir daha asla sizin yanınıza girmesin, buyurmuş ve onu dışarı çıkarmış. O çölde oturur ve yemek almak üzere her cum’a şehre girermiş. İmâm Ahmed der ki: Bize Ebu Muâviye’nin Ümmü Seleme’den rivayetle anlattığına göre; Allah Rasûlü (s.a.) onun yanına girdiğinde, yanında bir hünsâ ve erkek kardeşi Abdullah ibn Ümeyye varmış ve hünsâ, Abdullah’a: Ey Abdullah ibn Ebu Ümeyye; eğer Allah Teâlâ yarın size Tâif’in fethini nasîb ederse, Ğaylân’ın kızını ara ,onu al. Zîrâ o, yönelip geldiğinde dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğumludur, diyormuş. Allah Rasûlü (s.a.) onun (söylediğini) işitmiş ve Ümmü Seleme’ye: Bu bir daha senin yanına asla girmesin, buyurmuş. Hadîsi Buhârî ve Müslim Sahîh’lerinde Hişâm İbn Urve kanalıyla tahrîc etmişlerdir. Yine İmâm Ahmed der ki: Bize Abdürrezzâk’ın… Hz. Âişe (r.a.)den rivayetinde o, şöyle anlatıyor : Hünsâ olan bir adam, Hz. Peygamber (s.a.) in hanımlarının yanına girer ve onlar kendisini erkekliği kalmamış olanlardan sayarlardı. Bir gün o Hz. Peygamber (s.a.) in hanımlarının bazısının yanında bir kadını anlatırken Hz. Peygamber (s.a.) girdi. O; şüphesiz o yönelip geldiği zaman dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğum, diyordu. Hz. Peygamber (s.a.): Şunun burada olanları bildiğini görmüyor muyum? Bir daha bu sizin yanınıza asla girmeyecek, buyurdu da ,onu girmekten men’ettiler. Müslim, Ebu Dâvûd ve Neseî, hadîsi Abdürrezzâk kanalıyla rivayet etmişlerdir.

Allah Teâlâ: «Yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler…» buyurur. Yani küçüklükleri sebebiyle kadınların ince sözlerinden, yürümede sağa sola meyletmelerinden, hareket ve duruşlarından kadınların durumlarını ve mahrem yerlerini anlamayan çocuklar. Çocuk küçüklüğünden bunu anlamıyorsa, kadınların yanına girmesinde bir beis yoktur. Ancak mürâhik veya buna yakın olduğunda kadınların durumlarını bileceği, çirkinle güzelin arasını ayırabileceği cihetle kadınların yanına girmesi caiz değildir. Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde Allah Rasûlü (s.a.) den rivayetle mevcûd bir hadîste : Kadınların yanına girmekten sakının, buyurmuştur. Onlar: Ey Allah’ın elçisi, kocalarının babaları hakkında ne buyurursun? dediler de: Ya kocalarının babaları veya ölüm (ölsünler de yine yapmasınlar), buyurdu.

«Gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için ayaklarını da vurmasınlar.» câhiliye devrinde kadın yolda yürürken ayağında sesi duyulmayan bir halhal varsa erkekler onun sesini (halhalin tınlamasını) duyup bilsinler için ayağını yere vururmuş. îşte Allah Teâlâ mü’min kadınlara bu çeşit davranışı yasaklamıştır. Kadının örtülü bir zıneti olur da gizli olan bu zîneti görünsün için hareket ettirirse bu da bu yasaklamanın içine girer. Zîrâ Allah Teâlâ: (gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için   ayaklarını da vurmasınlar.»   buyurmuştur.

Bu sebeple erkekler kokusunu alsınlar için evinden çıkarken kokulanma da kadınlara yasak edilmistir Ebu îsâ Tirmizî der ki: Bize Muhammed İbn Beş-şâr’ın… Ebu Mûsâ el-Eş’ârî’den, onun da Hz. Peygamber (s.a.)den rivayetinde şöyle buyurmuş: Her göz zina edicidir; bir kadın kokulanıp bir meclisten geçtiği zaman o (o mecliste oturanların gözleri) şöyle şöyledir… Hz. Peygamber burada göz zinasını kasdetmektedir. Tirmizî bu konuda Ebu Hüreyre’den rivayet edilen bir hadîs daha olduğunu, bunun hasen, sahîh olduğunu söyler. Ayrıca Ebu Dâvûd ve Neseî, hadîsi Sabit ibn Ümâre kanalıyla da rivayet etmişlerdir. Elbu Dâvûd der ki: Bize Muhammed ibn Kesîr’in… Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayetle anlattığına göre; eteği tozlu ve güzel kokusunu hissettiği bir kadın ona uğramıştı. O: Ey zâlimin kızı; mescidden mi geliyorsun?   dedi.   Kadın; evet, diye cevabladı. Ebu Hüreyre ona: Mescid için mi kokulandın? diye sordu. Kadın yine evet, dedi. Ebu, Hüreyre dedi ki: Ben, dostum Ebu’l-Kâsım (s.a.)ı şöyle buyururken işittim : Allah Teâlâ şu mescid için kokulanan bir kadının namazını dönüp cünüblükten yıkandığı gibi yıkanmadıkça kabul buyurmaz. Hadîsi Ibn Mâce de Ebu Bekr îbn Ebu Şey-be’den, o ise Süfyan tbn Uyeyne’den rivayet etmiştir.

Yine Tirmizî’nin Mûsâ İbn Ubeyde kanalıyla… Meymûne Bint Sa’d’dan rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Ailesi haricindeyken zîneti içinde kırıtarak yürüyen bir kadın kıyamet günü nûr olmayan bir zulmet gibidir. Bir açılıp saçılma sayılacağı için kadınların yolun ortacında yürümeleri de yasaklanmıştır. Ebu Dâvûd der ki: Bize Ka’nebî’nin… Ebu Üseyd (veya Esîd) el-Ansârî’den rivayetine göre; yolda kadınlarla erkekler karışmışken mescidden çıkan Allah Rasûlü (s.a.) nün kadınlara şöyle buyurduğunu işitmiş: Geriye kaim; sizin yolu ortalamaya hakkınız yok, yolun kenarlarından gidin. Kadınlar da (yolda yürürken) duvarlara yapışır gibi gidermiş. O kadar ki duvarlara yapışmalarından dolayı elbiseleri duvarlara takılırmış.

«Ey mü’minler; hepiniz Allah’a tevbe edin ki felaha eresiniz.» Allah’ın size emretmiş olduğu bu güzel sıfatları ve yüce huyları yerine getirip câhiliye halkının üzerinde olduğu rezîl ahlâk ve sıfatları terke-diniz. Zîrâ bütünüyle kurtuluş, Allah’ın ve Rasûlünün emrettiklerini yapmakta, Allah ve Rasûlünün yasakladıklarını terketmektedir. Yardım dilenecek, yalnızca Allah’tır.

Kaynak: İbni Kesir

Nur Suresi Tefsirinden

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN