KADININ HİCABI

(Zahidu-l-Kevserinin Makâlâtından)

Cenab-ı Hak, Peygamberimizin hanımlarına Kur’an-ı Kerimde şöyle hitabetti: “Evlerinizde oturun, İlk cahiliyye çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak (kırıta, kırıta) yürümeyin,[1] Onlar, mü’minlerin anası oldukları halde Kuran’ın nas-sıyla örtünmek ile emrolundular. Ezvac-ı tahiratın dışındaki kadınların ise yabancı erkekler karşısında örtünmesi evleviyetle bahis mevzuu olur. Çünki Cenab-ı Hak: ‘Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle (Bir İhtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar.[2]  buyurarak Ezvac-ı tahirat ile diğer kadınları bu hususta müsavi saymıştır.

Ta Hazreti Ömer zamanından itibaren uzun seneler Kûfe’de kadılık yapan Kadı Şureyh, ilmi ve anlayışı açısından son derece saygı duyulan Abîdetu-s -Selmanîye bu ayeti kerimenin tefsirini sorunca örtünmeyi fiilen gösterek; şöyle yaptığı îbn-i Cerir tefsirinde yazılıdır. İbnu Avn diyor ki: Abîdetu-s -Selmânî ridasını peçe gibi yaparak burnunu ve sol gözünü kapattı. Sadece sağ gözünü açık bıraktı. Ridasını başından aldı, kaşlarına kadar, hatta kaşının üzerine vardırdı. Bu hadisin senedinde raviler zabt ve sika (doğruluk) açısından üstün kimselerdir. Ezcümle: İbni Cerir, hafız ve meşhur müfessirdir onun üstadı Ya’kub îbn-i ibrahim Ibn-i Muksimdir ve onun da üstadı İbn-i Avn Abdullah el Basri, onunda üstadı da Muhammed İbnî Şirindir. Bütün bu zatlar hafız ve sikadırlar. Kütüb-ü Sitte imamları bu şahısların hadislerinin tahric edilebileceği hususunda müttefiktirler.

İbn-i Mes’ud, Cenab-ı Hakk’ın “ancak görünenler hariç” kavlini ‘elbise’ ile tefsir etmiştir. Ona göre bu ayetin sürme ve yüzük yani el ve yüzdeki bu süs mevkileri -ile tefsir edilmesi uygun değildir. O bir ilim deryasıdır. İlimde bir otoritedir. “Zinet” kelimesini “elbise” olarak tefsir etmesine de şu ayet-i kerime ayrıca delil olmaktadır. “Her Mescid’e (gidişiniz)de, süslü elbiselerinizi üzerinize alınız “[3] İbn-i Ebi Talha da İbn-i Abbas Radıyallahû Anhûmadan, sabık ayette ki ‘salsınlar’ kelimesini Ebû Abîde’nin tefsir ettiği gibi ‘tek gözü açıkta bırakmak’ şeklinde izah etmiştir.

Hazret-i Aişenin, kabul edip açıkladığı tarz da böyledir.

Kadın, yüzüne, yürürken yolu görmesine engel teşkil etmeyecek tarzda, şeffaf olmayan bir örtü koyar. Zira, örtünmekteki asıl gaye, kadının güzelliklerini erkeklere göstermemesidir. Bu örtünme şekli ise, erkeklerin, kadınlar gibi emredildikleri “ğaddı basar”[4] fermanına riayetkar olmaları için en uygun şekildir.

Yine Abîdetu’s – Selmânî, cumhûr-u selefin bu mevzûdaki görüşlerini belirtiyor ve Hanefî fakîhleri arasında çok büyük yeri olan imam Ebu Bekr el-Cessas’da aynı görüşleri paylaşıyor.

Namazda ve hac esnasında kadının yüz ve ellerini açabilmesi, bir ihtiyaç için evinden dışarıya çıktığı zaman da açabileceği manasına gelmez. Çünkü, kadının ihramdaki durumu, şâir hacıların da içinde bulunduğu Allah’a ibadet psikolojisidir. Bu sebeple “ğadd-ı basar” ve “hıfz-ı nazar” mevzuunda daha dikkatli olmaları gerekir. Kadının namaz kıldığı anlarda, erkeklerin onların güzelliklerine muttali olma korkusu tasavvur edilemez.

Daha önce de izah ettiğimiz gibi, sîka imamların birbirlerinden yapmış oldukları nakillerde, cilbab’ın bir tarafı ile gözlerin alt ve üstleri de dahil olmak üzere (yüzün) , kapatılmasının farziyyeti hususunda ki âyet-i kerime gayet açıktır.

Kapatılma hususunda elin ve yüzün istisna edilmesine dair Sünen-i Ebî Dâvud’daki Hazret-i Aişe hadîsi sahih olsaydı, Hazret-i Aişe’nin kendisi bu yüz kapatma işini terk ederdi. Cumhur-u selefe göre bu hadisle istidlal edilemez. Nasıl edilsin ki, bu hadisi Hâlid İbn-i Durayk Hz. Aişe’den rivayet ediyor. Hâlbuki hadis imamlarının ittifakıyla Hâlid İbn-i Du-reyk Hazret-i Aişe ile görüşmemiştir. Yine seneddeki Sâid İbn-i Bişr Zayıftır. Yine senedde bazı müdellislerin ismi vardır.

Bazı âlimlerce, kadının elini ve yüzünü açabileceğine dair cevaz verilmiş olsa bile, bu durum fitne korkusunun olmaması ile kayıtlıdır. Kadının fitneden emin olarak dışarı çıkabileceği bu terbiyeli toplum nerede acaba?

Şemsu’l-Eimme es-Serahsî, Mebsut’da şöyle diyor: “Bakmanın haram olması, fitne korkusu sebebiyledir. Fitne korkusu ise (kadının) sair azalarına nisbetle yüzündeki güzellik daha fazla olduğundan, yüzüne bakıldığı zaman meydana çıkar.” Daha sonra Ebu Hanife ve arkadaşlarından, el ve yüze bakmanın ibâhatı (helal olması) mevzuundaki rivayetleri zikrederek şöyle diyor: “Bütün bu (cevaz)lar, şayet bakış şehvetsiz isedir. Şayet baktığında, şehvet hissedeceğini bilirse, bunlardan (el-yüz) hiç bir yerine bakması helâl olmaz.

Fitne korkusunun olmayışı ancak ferdi olarak anlaşılmalıdır. Yoksa Tesettüre riayet etmeyen bir kadının halkın içinde dolaşmasıyla fitneden emin olacağı söylenemez. Bu illete binaen insanların önünden tesettürsüz geçmesinin yasaklığı vuzuha kavuşmuş olur. Ebu Hanîfe ve arkadaşlarının mezhebi bu mes’elede böyledir.

Kurtubî tefsirinde şöyle diyor: “Büyük Mâliki imamlarından İbnu Huveyn Mindâd diyorki: Şayet kadın güzel olur, eli ve yüzü sebebiyle de fitneden korkulursa, kadının bunları kapaması gerekir. Ama ihtiyar veya çirkin ise ellerini ve yüzünü açması caiz olur.”

Bu da Mâliki mezhebinin bu mes’eledeki görüşüdür.

Şafiîler’de, Kifâyetu’l-Ahyâr da anlatıldığı üzere fitneden korkulursa, kadının el ve yüzüne bakmak haramdır. Fitneden korkulmaz ise, bu mes’ele ihtilaflı olmakla birlikte, sahih olanı yine haram olmasıdır. El-Estahrî, Ebû Ali et-Taberî, Ebû Muhammed el-Cüveynî, Ebû İshak eş Şirâzî ve er-Rayvânî de aynı görüştedirler. İmâmu’l-Harameyn’de, müslümanların ittifakı ile kadınların tesettürsüz dışarı çıkmalarının men edilmesini ifade etmiştir. Çünkü bakış, fitne korkusuna sebebtir. Yine bakış şehvetin takipçisidir. En iyisi, şeriatın güzellikleriyle kapıyı kapatmak ve mes’eleyi dallandırıp, budaklandırmamaktır. İmam Şâfiinin’El-Ümm’ünde mes’ele şöyledir: “Kadının namazda, yüz ve eller dışındaki yerlerini örtmesi gerekir.” Farkına varacağınız gibi mes’ele namaz ile kayıtlanmıştır.

İmâm Ahmed’in mezhebi de bu mes’ele de Şafiîlerle hemen hemen aynıdır. Allah hepsinden razı olsun.[5]

[1] K.K. 33/33

[2] K.K. 33/59

[3] K.K., 7/31

[4] Harama nazar edilmemesi

[5] Zâhidu’l-Kevserî, Makâlât, s. 309-10-11-12-13

Kaynak: Ve Tesettür Meselesi Musa Lotus – Nil Yayınları 

Lütfen Paylaşın!
0Shares

BİR CEVAP YAZIN